Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna(KESK) bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) Şube Üyeleri, Memur-Sen Genel Başkanı tarafından imzalan toplu sözleşmeyi protesto ettiler.
Madenci Anıtında düzenlenen eyleme; TMMOB Maden Mühendisleri Odası Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, KESKe bağlı sendikaların şube başkan ve il temsilcileri ve üyeler katıldı. BES Şube Başkanı Zuhal Özçep Engiz, kamuoyuna tarihi başarı olarak sunulan sözleşmenin tarihi bir satış olduğunu ifade ederek Tarihi satışa karşı tarihi bir direnişle taçlandırmak hepimizin görevi olmalı dedi. Yapılan konuşmanın ardından Satış Sözleşmesi eylemde yakıldı.
İKTİDAR ACILI İNSANLARIMIZIN FERYATLARINA BİLE TAHAMMÜL GÖSTEREMİYOR
Engiz, eylemde yaptığı açıklamada şunları söyledi; 1 Kasımda yapılacak seçimlere gidilirken ülkemiz yangın yeridir. 13 yıllık AKP iktidarında barışı dilinden düşürmeyenler, barış süreci için siyasi geleceğimize mal olsa da bu süreçten vazgeçmeyiz diyenler, söz konusu siyasi ikballeri olunca gözlerini kırpmadan ülkemizi bir kaos ve çatışma ortamına sürüklemekten geri durmamışlardır diyerek şunları söyledi: 90lı yıllar olarak ifade edilen çatışma sürecine paralel ülkemizde yaşananlar kanımızı dondurmaktadır. Etnik kimliğinden dolayı linçe uğrayan siviller, esnaflar, hareket halindeki otobüslere yönelik taşlı saldırılar, bir arada yaşam kültürümüzü zedelemektedir. Son günlerde gündeme oturan Cizrede yaşanan sokağa çıkma yasağı, hastaneye götürülemediği için ölen bebekler, defnedilemediği için buzdolabında saklanan cesetler yaşadığımız yüzyılla bağdaşmamaktadır. Ortaya çıkan linç kültürü sonrasında her kes suçu birbirine ata dursun, burada yok edilmek istenen kardeşliğimiz ve bir arada yaşama irademizdir. Asker, polis ve sivil yurttaşlarımızın cenazelerinde Türkçe, Kürtçe ağıtların birbirine karıştığı bir süreçte, siyasi iktidara yönelen tepkiler ortadadır. Herkes birbirine 7 Hazirandan sonra ne değişti? sorusunu sormaktadır. Acılı insanlarımızın feryatlarına bile tahammül gösteremeyen siyasi iktidar, asker ve polis ailelerini bile hedef gösterebilmektedir. Buradan bir kez daha bu süreçte kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımızın üzüntüsünü paylaşıyor, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşayacağımız bir Türkiye özlemini buradan sizlerle ve kamuoyu ile bir kez daha paylaşıyoruz. 1 Kasımda yapılacak erken genel seçime giderken ülke ekonomisinin de kırmızı alarm verdiği bizzat Maliye Bakanı tarafından da ifade edilmektedir.
YÜZDE 5LİK BİR KAYIP BİZLERİ BEKLİYOR
Dolar tarihi rekorlarına her geçen gün yenisini eklemektedir. Başta dolar olmak üzere döviz artışlarının emekçilere hayat pahalılığı olarak yansıdığı ortadadır. Her geçen gün satın alma gücümüz düşmekte, yoksulluk sınırı rakamı altında çalışmaya mahkûm edilen kamu emekçilerinin yaşamları zorlaşmaktadır. Eğitim yılının açılması ve kış koşullarının yaklaşıyor olması da daha kötü günlerin habercisidir. Bugün 15 Eylül; milyonlarca kamu emekçisinin maaşları hesaplarına yatmış bulunmaktadır. Belki de tarihte ilk defa imzalanan bir toplu sözleşmesinin ilk sonucu olarak maaşlarımızda emekli keseneği artışından kaynaklı 20 TL düşüşü hep birlikte yaşayacağız. Aynı zamanda milyonlarca kamu emekçisinin maaşı Eylül ayı itibariyle bir üst vergi dilimine gireceğinden, yüzde 5lik bir kayıpta bizleri beklemektedir. Bunun adı hırsızlıktır, bunun adı vergi adaletsizliğidir. 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin toplu sözleşme sürece meşruluğu tartışmalı hükümetin milletvekili bile olmayan çalışma bakanı ile AKP hükümetinin memur kolları Memur-Sen arasında imzalanmıştır. Memur-Sen Genel Başkanı tarafından imzalan toplu sözleşme kamuoyuna tarihi başarı olarak sunularak, kamu emekçileri ve emeklilerle adeta dalga geçilmiş, AKP hükümetine koltuk değnekliği yapılmaya devam edilmiştir. Kamuoyuna tarihi başarı olarak sunulan, tarihi bir satışla karşı karşıyayız! Bugün burada işyerlerimizden başlattığımız, duruşu tarihi satışa karşı tarihi bir direnişle taçlandırmak hepimizin görevi olmalıdır. Eşitlik, barış, adalet ve insanca bir yaşam talebimizin hayata geçmesi için doğru zeminde doğru taleplerin ardında birlikte mücadele etmekten başka bir seçeneğimiz yoktur.