ZONGULDAK´ta, 30 madencinin yaşamını yitirdiği 17 Mayıs
2010´daki grizu faciasıyla ilgili hazırlanan 6´ncı bilirkişi raporu tamamlandı.
Raporda 28 sanıktan taşeron firma Yapı-Tek yöneticisi Halim Köse ve şantiye
şefi Kadir İpek asli kusurlu, dönemin Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner,
Müdür Yardımcısı Yusuf Ünlütürk ve iki sanık tali kusurlu, diğer sanıklar ise
kusursuz bulundu.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü
maden ocağında yerin 540 metre altında meydana gelen grizu patlamasında, ocakta
galeri açma çalışması yapan taşeron firma Yapı-Tek´te çalışan 30 maden işçisi
ölmüş, 11 maden işçisi yaralanmıştı.
6´NCI BİLİRKİŞİ RAPORU
Faciayla ilgili aralarında Yapı-Tek ortaklarından Halim Köse
ve şantiye şefi Kadir İpek ile dönemin Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner´in
de bulunduğu 28 sanığın, ´Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve
yaralanmasına neden olmak´ suçlamasıyla Zonguldak 2´nci Ağır Ceza Mahkemesi´nde
15 yıla kadar hapis istemiyle tutuksuz yargılandıkları davada 6´ncı bilirkişi
raporu tamamlandı. Mahkemenin, sanıkların hangi eylem ve kusurlarıyla faciaya
neden olduklarının açıklanarak önceki 5 rapor arasındaki çelişkilerin
giderilmesi için talep ettiği yeni rapor, 2´nci bilirkişi raporunda da imzası
bulunan heyet tarafından hazırlandı.
KAÇINILMAZLIK FAKTÖRÜ YOK
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü´nden
öğretim üyeleri Prof. Dr. Tevfik Güyagüler, Doç. Dr. Hasan Aydın Bilgin ve
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nden Süleyman Başterzi´nin hazıladığı 42
sayfalık raporda, önceki raporlarda bulunan yeraltı şartlarının bilinmezliği
nedeniyle kaçınılmazlık faktörünün kazada etkili olduğu görüşüne yer verilmedi.
AŞÇI YARDIMCISI YER ALTINDA
Raporda, kurumda 30 Mart 2005´teki sözleşme ile başlayan
taşeron uygulamasının İş Yasası´na aykırı olduğuna dikkat çekildi. Asıl
işveren-alt işveren uygulamasının sorumluluk, yetki, iş tanımlarının
yapılmasında zorluk, karmaşa yarattığına işaret edilen raporda, işçi sağlığı ve
iş güvenliği kursunu bitirme ve işe başlama belgelerinin düzensiz tutulması,
işçilere yeterli düzeyde işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmemesi, ölen
işçilerden Engin Düzcük´ün aşçı yardımcısı olarak gösterilmesine rağmen yer
altında çalıştırılması gibi aksaklıklara dikkat çekildi.
TAŞERON FİRMA YÖNETİCİSİ VE ŞANTİYE ŞEFİ ASLİ KUSURLU
Kazanın, ani metan gazı püskürmesiyle (degaj) açığa çıkan
gazın bir ısı kaynağı ile teması sonucu patlaması üzerine meydana geldiği
belirtilen raporda, yeterli sayıda ve nitelikte degaj sondajı yapılmaması, atım
öncesi (dinamitle patlatma) patlama yerinin hazırlanması kurallarına
uyulmaması, metan yükselmesinde elektriğin tümüyle kesilmemesi, metan
yükselmesinden itibaren grizu patlamasına kadar geçen 12 dakikalık sürede
ocağın tahliyesinin yapılmaması ve uygun tali pervane sistemi kurulmamasından
sorumlu tutulan Yapı-Tek yöneticisi Halim Köse ile şantiye şefi Kadir İpek,
asli kusurlu bulundu.
Yapı-Tek iş güvenliği uzmanı Ertekin Sayın ise eksiklikler
konusunda şirket yönetimine yeterli uyarıda bulunmaması ya da uyarılarında
ısrarcı olmaması nedeniyle tali kusurlu görüldü.
MAAŞ VERDİĞİ MÜHENDİSE KENDİSİNİ DENETLEMESİNİ İSTEMESİ
TARTIŞILMALI
TTK tarafından ocakta teknik nezaretçi olarak
görevlendirilen Mustafa Küçük´ün, aynı zamanda hem Etüd Tesis Şube Müdürü hem
de Yapı Denetim Grup Başkanı olduğuna dikkat çekilerek çok önemli olan bu üç
konuda görevlerini layıkıyla yapabilmesinin mümkün olmadığına dikkat çekildi.
İş yoğunluğundan yapması gereken denetimleri yapmadığı, nezaretçi defterini de
tutmadığına işaret edilen Küçük, bu yüzden tali kusurlu bulundu. Küçük´ün, TTK
bünyesinde çalışmasına rağmen teknik nezaretçi olarak görevlendirilmesi de raporda
eleştirilerek, "Kurumun maaşını verdiği bir mühendise, işin ifası
sırasında kendisini de denetlemesini, sonuçlarını deftere yazmasını istemesinin
tartışmaya açık olduğu görüşündeyiz" denildi.
MÜESSESE MÜDÜRÜ TALİ KUSURLU
Kazanın ardından TTK Genel Müdür Yardımcılığı görevine
atanan dönemin Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner ise kazaya yol açan
eksikliklerin giderilip giderilmediğinin yeterince takibini yapmadığı, hatalar
devam ettiği halde çalışmayı durdurma yoluna gitmediği ve Mustafa Küçük´ün teknik
nezaretçi olarak atanmasında imzası olduğu gerekçesiyle tali kusurlu bulundu.
Müessese Müdür Yardımcısı Yusuf Ünlütürk de tali kusurlu görüldü.
GAZ İZLEME İSTASYONU GÖREVLİLERİNDE TAKDİR MAHKEMENİN
Heyet, Gaz İzleme İstasyonu görevlileri Taşkın Oruç ve Özcan
Güneyoğlu´nun kazada kusurlarının olup olmadığının değerlendirmesini mahkemenin
takdirine bırakırken, diğer sanıkları ise olayda kusursuz buldu. Yeterli
eğitimi almamalarına rağmen ölen madencilerin karbonmonoksit maskelerini
yanlarına almayarak ihmalkar davrandıklarına dikkat çekilen raporda heyet,
olayda bilinçli taksir bulunmadığı yönünde görüş belirtti.
MADENCİ AİLELERİNİN AVUKATINDAN TEPKİ
Ölen madenci ailelerinin avukatlarından Ünal Demirtaş,
olayda 28 sanığın da kusurlu olduğunu savundu. Özellikle gaz izleme istasyonu
görevlileri Taşkın Oruç ve Özcan Güneyoğlu ile ilgili bilirkişinin görüşünü
eleştiren Demirtaş, "Bu kişiler görevlerini yapmış olsalardı, gaz
yükseldiğinde aşağıya haber vermiş olsalardı bu kaza meydana gelmeyebilirdi.
Çünkü gaz oranı yükselmeye başladıktan sonra patlamaya kadar ocağı tahliye
etmek için yeterli zaman vardı. Gaz izleme istasyonları zaten bu tür kazaları
önlemek için var. Bu yüzden bu kişiler de asli kusurludurlar" dedi.
CEZA ÜST SINIRDAN VERİLMELİ
Bilinçli taksir olmadığı yönündeki görüşe de
katılmadıklarını belirten Avukat Demirtaş, şöyle dedi:
"Burada sanıklar görevlerini ihmal ettiklerinde böyle
bir neticeyle karşılaşılabileceğini bilmekteydi. Yani görev ihmalinde böyle bir
kaza olabileceğini bilebilecek durumdalar. Dolayısıyla bilinçli taksir vardır.
TCK 85/2 maddesinde belirtilen taksirle birden fazla kişinin ölmesine ve
yaralanmasına neden olan kişiye verilecek cezanın alt sınırı 3 yıl, üst sınırı
15 yıl. Bilinçli taksir olması halinde yarı oranında arttırılmaktadır. Bu
durumda sanıklara verilecek ceza 22.5 yıla kadar çıkabilecek. Ayrıca bu davada
şüphelilere verilecek cezanın caydırıcı da olması gerekir. Bu dava daha önce
sonuçlanmış olsaydı ve sanıklara üst sınırdan ceza verilmiş olsaydı, işverenler
cezanın boyutunu görür ve daha dikkatli davranırlar ve belki de Soma´daki facia
yaşanmayabilirdi."