Bankwatch Network ve Grenpeace tarafından yapılan Zonguldak ve Bartın’ın termik santral raporu, “Üzerimizdeki Kara Bulutlar”, “Türkiye’nin Kömür Sevdasının Karadeniz’deki Yerel Ekonomiler Üzerinde Oluşturduğu Tehdit” başlığı ile geçtiğimiz günlerde açıklandı. Rapora göre, Türkiye´de 86, Bartın/Amasra-Zonguldak/Ereğli arasındaki kıyı şeridi üzerinde 13 yeni santral projesi var.

Raporun giriş bölümünde çalışmanın hazırlanış süreciyle ilgili olarak, “Artan enerji talebi, petrol fiyatlarındaki artış ve ülkedeki zengin kömür kaynakları, 2009 yılından beri Türkiye’nin kömürlü enerji santrallerinin yapımına hız vermesine sebep oldu. Bu rapordaki veriler Bankvvatch ve Greenpeace Ortadoğu Ofisi yetkililerinin 2013 yılı Nisan ayında Türkiye’de gerçekleştirdiği saha ziyaretine dayanmaktadır. Bu raporla masabaşı araştırmaları birleştirildiğinde aşağıdaki bulgular elde edilmektedir" denildi.

RAPORDA ÇATALAĞZI´NDAKİ TABLOYA GENİŞ YER VERİLİYOR

Yapılan araştırmada, son dönemde yeni santrallerin yapılmak istenmesiyle gündeme gelen Zonguldak´ın Çatalağzı beldesindeki gelişmeler önemli yer tutuyor. Devam eden planlamalar ve mevcut duruma ilgili olarak şu görüşlere yer veriliyor:

“Çatalağzı, Zonguldak’ta bulunmaktadır ve gelenekselleşmiş bir kömür çıkarma merkezidir. 1948 yılından sonra 150 MW gücünde iki üniteyle devlet idaresinde kurulan Çatalağzı Termik Santrali (ÇATES) burada bulunur. Eren Enerji Elektrik Üretim A.Ş.’nin 2010 yılından beri sahibi olduğu Zonguldak Eren Termik Santrali’nin (ZETES), biri 160 MVV´lık (ZETES-1), ikisi 615 MVV´lık (ZETES-2) üç ünitesi vardır. Eren, 660 MW gücünde iki yeni ünitenin (ZETES-3) lisans başvurusunu 2012 yılında yapmıştır. Toplamda 1690 MVV´lık kömür yakıtlı tesis çevredeki köyleri ve doğal yaşamı tehdit etmektedir. Bunun dışında 1320 MVV gücünde başka bir tesisin kurulumu da planlanmaktadır. İlk ünite 2008 yılında tamamlandığında, Eren diğer iki ünitenin kurulumu için, Çatalağzı’na yaklaşık bin 500 Çinli işçi getiren China National Machinery and Equipment Import and Export Corporation (CMEC) firmasıyla anlaşmıştır. Bunun yanı sıra Çinli kazan tedarikçisi Dongfang ve türbin üreticisi Shanghai gibi tedarikçilerle de anlaşma imzalandığı tahmin edilmektedir. Eren’in 2009 yılında inşa ettiği kömür limanı, 170 bin DVVT’luk (deadveyt ton) gemi kapasitesiyle Karadeniz’in en büyük kömür limanıdır.”

“BEBEKLER GELİŞİMİYOR, KANSER ORANI ARTIYOR”

Raporda, özellikle bebeklerde görülen rahatsızlıklar hatırlatılarak, artan kanser vakalarına dikkat çekiliyor. Günde 17 bin ton kömürün yakıldığı santrallerin olumsuz etkileri konusunda şu bilgilere yer veriliyor:

“Çatalağzı Termik Santrali’nin insan ve çevre sağlığı üzerinde büyük etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bölgedeki doğumların yüzde 20’sinde gelişmemiş akciğer, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı görülmektedir. Bölgede kanser oranıysa gün geçtikçe artmaktadır.

ZETES-3 ünitesi için hazırlanan ÇED raporu dâhilinde yürütülen durum çalışmasının sonucu, kanser hastalığının görülme sıklığını hava kirliliğine değil, ‘sigara kullanımının yaygın olmasına’ bağlamıştır.”

“GÜNDE 17 BİN TON KÖMÜR YANIYOR..”

“Kömürlü termik santraller, her gün 17 bin ton kömür yakmakta, insan sağlığını riske atan radyoaktif kül ve ağır metalleri havaya salmaktadır. Yeni santrallerin 2003 yılında faaliyete geçmesinden öncesinde bile bölgedeki ağır metal konsantrasyonunun demir, kobalt ve arsenik bakımından Avrupa’daki değerlerden beş kat daha yüksek olduğu tahmin edilmekteydi.

Saha ziyareti sırasında, bölgedeki nehir kolunun santralin kül atıkları, sondaj bölgesinde yer alan su dağıtım şebekesi ve kül deposu sebebiyle kirlenmesi gibi başka sorunlar da gözlemlenmiştir.”

“YÜZEY SICAKLIĞI 4 DERECE ARTTI”

Raporda, ÇED raporunda belirlenen kıstasların uygulanmadığı yönündeki bulgulara ve artan yüzey sıcaklığına dikkat çekiliyor. Eren Enerji bünyesinde kurulan santrallerle ilgili yapılan tespitler şu şekilde açıklanıyor:

“ZETES-1 ve ZETES-2 santrallerinin atık sahası bulunmuyor, oysa üretim lisansının verilmesi için ÇED raporuna konan ön koşullarından biri buydu. 500 ila 1000 MVV´lık bir kömürlü termik santralin atık alanı için yaklaşık 30 ila 60 hektarlık bir alan gerekmektedir.

Külün ve tortunun atık olarak çıkarılmadan önce sulandırıldığı kül havuzuna yaptığımız ziyaret, atık yönetimin olması gerektiği gibi işlemediğini ortaya çıkarmış, bölgedeki hava kirliliğine ilişkin endişeleri artırmıştır. Kül havuzunun etrafında koyunların ve keçilerin gezinmesi, havuzun bulunduğu bölgenin idaresine ve kirliliğin yayılmasını engellemek için alınan tedbirlere dair kafalarda soru işareti yaratmaktadır. Zonguldak’taki Bülent Ecevit Üniversitesi’nden Hakan Kutoğlu’nun danışmanlığında yürütülen bir çalışma, mahallinde yapılan ölçümlerde Çatalağzı’ndaki yüzey sıcaklığının yaklaşık 4 derece arttığını ortaya koyuyor.”

“BİTKİ ÖRTÜSÜ VE CANLI ÇEŞİTLİLİĞİ TEHLİKEDE”

Raporda belirtilen konulardan biri de, denizden çekilen soğutma suyunun neden olduğu toplu balık ölümleri ve bitki örtüsünün göreceği zararlar. Santralden çıkan sıcak suyun konutların ısıtılması yerine denize bırakıldığı hatırlatılan raporda, “Eren Enerji Santrali’nin sahipleri, baca gazlarının yetkililer tarafından ‘online’ olarak izlenmesine yönelik bir sistem kurma vaatlerini yerine getirmemiştir. Çatalağzı’ndaki evlerin ışıtımının, santrallerden çıkan soğutma suyuyla sağlanacağı da verilen sözler arasındadır. Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Nisan 2012’de Çatalağzı ve çevresindeki termik santrallerin soğutma suyu ile bölge ısıtma sistemi konusunda hazırladığı raporda, ÇATES ve Eren Termik Santrali’nden çıkan soğutma suyuyla yaklaşık 5 milyon evin ısıtılmasının mümkün olduğunu, bu şekilde 5 milyon ton karbondioksit ile 100 bin ton kükürtdioksitin atmosfere bırakılmasının da engellemiş olacağını belirtiyor. Hâlihazırda deniz suyuyla çalışan ısıtma sistemi, deniz sıcaklığının yükselmesine sebep olarak Karadeniz’in bitki örtüsünü ve canlı çeşitliliğini etkileyebilir. ZETES’in soğutma sistemine ait 2013 Ocak tarihli kayıtta, soğutma sistemine çok sayıda balığın karıştığı görülüyor" görüşleri dikkat çekiyor.

SOSYAL SORUNLAR

Raporun, “Sosyal Sorunlar” başlıklı bölümünde, Zonguldaklıların normal şartlarda termik santrallere karşı çıkmadığı hatırlatılarak, şöyle denildi:

“Kömür Ekmektir sloganı, gelişmekten olan Zonguldak yöresi tarafından uzun süre önce benimsemiştir. Bölge halkı normalde yeni termik santral planlarına itiraz etmez. Yine de ZETES santrallerinin ÇED sürecindeki halkın katılımı toplantılarında karşıt görüşlerin olduğu görülmüştür. Kurulu termik santrallerin olumsuz etkilerini iyi bilen Çatalağzı sakinleri, sağlık analizlerini ve emisyonların düzenli takibinin yapılmasını talep etmiştir. Eren’in ÇED vaatlerini yerine getirmemesi, bölge halkının endişelerini artırmıştır. Yeni ZETES-3 santralinin ÇED sürecini askıya alan mahkeme kararı, bölge halkının endişelerinin gayet yerinde olduğunu ispatlamaktadır. Çinlilerle yapılan anlaşmaların hoş karşılanmadığı şimdilik pek dile getirilmese de, insanların akıllarında bu konuya ilişkin soru işaretleri oluşmaktadır. 22’nci Dönem Zonguldak Milletvekili Harun Akın, Çin’den işçi getirmenin gerçekten gerekli olup olmadığını sormuş, ‘Çatalağzı’nda işsizlik bu boyuttayken, Çin’den işçi getirmek kabul edilebilir bir durum değil. Çin’den teknik personel getirmek başka bir şey, ucuz işçilikten çıkar sağlamak için işçi ithal etmek ayrı bir şey’ demiştir.”

“ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI”

Raporun sonuç bölümünde dikkat çeken başlıklardan biri de, yapılan uygulamaların Türkiye´nin de altına imza attığı “Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi”ne aykırı olması.

Raporda, bölgeye kurulması gündemde olan 13 yeni termik santralin yaratacağı etkiler hatırlatılarak, şu ifadelere yer veriliyor:

“Karadeniz, dünyanın en önemli denizlerinden biridir. Nehirlerin ve kıyı ülkelerin getirdiği aşırı miktardaki besin tuzları nedeniyle Karadeniz’de ötrofikasyonun oluşmaya başlaması 1960’lara dayanmaktadır. Bu durum ekosistemde köklü değişikliklerin olmasına sebep olmuştur. Bu durum, insanların denizden yararlanma biçimlerinde ve biyolojik çeşitlilikte sınır ötesi etkiler yaratmıştır. Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler 1992 yılında Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Sözleşmenin 11’inci maddesi, akit tarafların her birini kıta sahanlığı üzerinde kirliliğe sebep olacak faaliyetlerin önlenmesi için gerekli tedbirleri almaya ve yasa ve yönetmelikleri kabul etmekten yükümlü tutar. 2009 tarihli Karadeniz Stratejik Eylem Planı, ÇED ve SÇD (Stratejik Çevresel Değerlendirme) prosedürlere uyum sağlanmasını zorunlu kılar. Zonguldak’ta kurulu olan 3 termik santral de dâhil olmak üzere, denizden yalnızca 80 kilometre uzaklıkta faaliyet gösterecek olan bu 13 yeni termik santralin herhangi bir etki değerlendirmesine tabi tutulmamış olması, işte bu nedenle şaşırtıcıdır. Tüm santraller soğutma sistemlerinde deniz suyundan faydalanacak ve atık barajı, kül deposu, sondaj çalışmaları ve ithal edilen kömürün taşınmasıyla su kalitesini doğrudan etkileyecektir. Bölgenin narin ekosistemi üzerinde hava kirliliğinin de büyük etkisi olacaktır. 86 yeni kömürlü termik santral kurma planı olan Türkiye, Avrupa Birliği kanunlarına uygun kümülatif ve stratejik çevre etki değerlendirmelerinden de sınıfta kalmıştır.”

“ENERJİ BAKANLIĞI’NA YENİ BOYUT KAZANDIRACAK”

Raporda, “Kömürlü Termik Santral Planlarının Ekonomik Boyutu” üzerine ise şu görüşlere yer veriliyor:

“Bu tür bir yatırım stratejisinin çevresel etkilerinin yanı sıra enerji sektörünü ve ülke ekonomisini ne yönde etkileyeceği hâlâ yanıt bulamayan sorular arasında. Yukarıdaki durum örneklerinin de gösterdiği üzere Rusya, Ukrayna, Güney Afrika, Brezilya veya Endonezya gibi ülkelerden, henüz belli olmayan kaynaklardan milyonlarca tonluk kömür ve linyit ithal edilecektir. Enerji dengesinde kömürün ağır basması, yenilenebilir kaynakların 2030 yılı enerji planındaki yüzde 30’luk yerini tehlikeye atabilir. Türkiye’nin iklim değişikliği eylem planında, endüstriyel ve evsel enerji yoğunluğunun yüzde 20 oranında azaltılacağı öngörülüyor. Kömür ve elektrik üretiminin maliyetini içselleştirmek, pek çok ekonomik tasarının önünü kesmektedir. Geniş çaplı kömür ithali, yenilenebilir teknolojilerin hiç olmadığı kadar ucuz ve yeterli olduğu bir çağda, Türkiye’nin enerji bağımlılığına yeni bir boyut kazandıracaktır. Avrupa’da örnekleri görüldüğü gibi, termik ve nükleer santrallerin faaliyetini sürdürmeye muhtaç olunması yenilenebilir enerjiye ve enerji yeterliliğine yapılan yatırımların önünde engel teşkil edebilir. Bu santraller, gereksiz olsalar bile ‘soğuk’ enerji kaynakları olarak muhafaza edilebilirler”
Editör: Pusula Gazetesi