Zonguldak’ın kanayan yarası haline gelen ruhsatsız ocaklarla ilgili sorun masaya yatırıldı. Dün Dedeman Otel’de gerçekleştirilen toplantıya; Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Demir, Kilimli Belediye Başkanı Seçkin Özdemir, Gelik Belediye Başkanı Hasan Fahri Yıldırım, Muhtarlar Derneği Başkanı Şerafettin Nas, MHP İl Başkanı Hamdi Ayan ve MHP Merkez İlçe Başkanı Gürkan Gülay dışında katılan olmadı.

Zonguldak TSO Başkanı Salih Demir, sorunları tartışmak için bir araya geldiklerini, buradan çıkacak sonuca göre bir rapor hazırlayıp ilgili mercilere ileteceklerini belirterek, bu işi sadece siyasi iktidarın çözebileceğini söyledi.

Başkan Demir, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu görüşmeler neticesinde alacağımız görüş ve önerileri bir rapor haline getirerek Ticaret ve Sanayi Odası’nın görüşü olarak değil, Zonguldak ve Zonguldak halkının görüşü olarak ilgili mercilere, Başbakanlığa kadar ulaştırmayı planlıyoruz. Bu raporu, buraya gelmeyen siyasi parti yöneticilerine de göndereceğiz. İşin içinde olan, fakat gelme lütfünde bulunmayan arkadaşlarımıza da göndereceğiz. Ardından onlar da görüş ve düşüncelerini bize iletirler. Ama sonucun ne olacağını şimdiden kestiremeyiz. Çünkü bu problem tamamen siyasilere bağlı ve onlara bağlı çözülür. Onlar isterlerse çözerler, istemezlerse çözmezler. Kanun değişikliği veya redevans sözleşmesindeki bazı maddelerin değişikliğini gerektiren bir problem söz konusu… Ama insanlar buraya gelmeye korkuyorlar. Baskı topluluğu oluşturmuşlar. Her şeyi göze almış olan insanlar buraya gelmişler. Burada tartıştığımız sorun sadece yasal olmayan ocaklarda çalışan veya çalıştırılan insanların problemleri değil. Burada Ticaret Odası üyelerinin, Esnaf Odaları üyeleri, Şoförler Odası üyelerinin de problemleri var. Ama bu arkadaşlarımızın da hiçbiri gelmediler. Onun için ben açık bir davet yaptım. Ama siyasi partili olan arkadaşlarımıza da gelmesinler diye baskı yapıldığına inanıyorum. Çünkü gelmeyen arkadaşlarımızın yüzde 80’i baskıdan ve korkudan dolayı gelmiyorlar. Zonguldak’a gelen her devlet büyüğüne ilk anlatılan şu; redevanslı saha sahipleri kaçak ocakları sömürüyor ve sömürdükleri için da kaçak ocaklara sahip çıkıyorlar. Biz Ticaret Odası’nda bir toplantı yaptık ve bu toplantının ertesi günü ayakta kalan bütün kaçak ocaklar bombalandı. Hatta arkadaşlar orada ‘bu toplantıyı yapmasaydık, ocaklar patlatılmayacaktı’ dediler. Ama böyle bir şey yok. Şu andaki yönetim kadrosu kaçak ocak dediğimiz, ruhsatsız ocakları ne pahasına olursa olsun kapatacağız diyorlar. Toplumsal baskı, sıkıntı olacakmış bunlar hiç umurunda falan değil. Bizim sıkıntılarımız bunların hiç gözünde bile değil. Biz de aynı sizler gibiyiz. Yarın işyerlerimiz kapatılsa, hiçbir devlet güvencemiz yok. Varlıktan yokluğa düşmek çok zor bir şeydir. Yokken hakikaten yok, ama varken yokluğa düşmek çok zordur. Sizde en azından şimdi evinize 2-3 milyon evinize para getiriyordunuz. Bizim birbirimize kurşun sıkacak durumumuz yok. Çünkü herkes aynı gemide… Gemi batarsa, hep beraber batacağız. Rödevanslı saha sahiplerinin sıkıntılarını da hepiniz biliyorsunuz. Redevans saha sahipleriyle ilgili cezalar bölümü 18 maddede, ‘TTK veya mülki amirler tarafından yapılan kontrol ve denetimler sırasında işletme tarafında proje dışı faaliyette bulunan yerler ile kaçak ocak çalıştırılan ve işletmeci tarafından ilgili mercilere ihbar edilmeyen kaçak ocakların tespiti halinde bu tür sahalardaki açılan ocakların ölçümleri yapılmak suretiyle üretilmiş olan tüvanan kömür miktarı hesaplanır. TTK tarafından yapılan masraflarda işletmeci tarafından tahsis edilir diyor. Yani bu madde redevans saha sahiplerine; ‘senin sahanda kaçak ocak varsa ben gelirim oraya, mesela bin ton kömür çıkmış ve hesaplar senden parayı alırım’ diyor. Rödevans saha sahipleri, bu madde için kaçak ocakları bildiriyorlar. TTK, devletin kurumu ve bu maddeyi kaldırsa bu redevanslı saha sahipleri adına söz veriyorum bir tane kaçak ocak bildirmeyeceğiz. Sosyal bir sıkıntı varsa, biz orada varız. Bizim ‘kaçak kömür ocakları çalışsın’ diye bir amacımız yok. Bizim amacımız bunlar bir şekilde ruhsatlandırılsın ve para kazandırılsın. Ben TSO Başkanı olarak bunu yapmak zorundayım. 18 senedir burada Oda Başkanıyım. Bu süre zarfında da bu tür problemlerin hepsinde oldum. Bundan sonrada olacağım. Ben bugün buraya gelen ve korkudan gelemeyen arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Onlarda bu işim çözümlenmesini istiyorlar, ama bu kısa dönemde çözülebilecek bir problem değil. Buradaki konuşmaların hepsini bir rapor halinde ilgili kurumlara ayrı ayrı göndermek kaydıyla cevap bekleyeceğiz. Bir önceki toplantıda gazete ve televizyonda açık davet olarak herkesi davet ettim. Özel davetiye gönderdiğimiz hiçbir arkadaşımız yok. Gelemeyen arkadaşlarımızın da bu işin çözümü için uğraşacaklarına eminim. Ancak herkes çıkıp böyle kürsüden net bir şekilde konuşamaz. Bunun adı başka şeylere dönüşür ve o yüzden gelmemiş olabilirler. Ama biz herkesten yardım isteyeceğiz.”

ÖZDEMİR: “NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ”

Kilimli Belediye Başkanı Seçkin Özdemir, şunları söyledi:

“Zonguldak’ta bu sıkıntı zannediliyor ki, Kilimli’nin, Karadon’un, Gelik bölgesinin, oradan da Çatalağzı’da kalacak. Ben bunu anlatırken roman yazıyor zannettiler. Sabahtan beri belediyenin kapısına gelenin ve gidenin haddi hesabı yok. İnsanlar çocuklarının okul parasını, ablalarımız pazar paralarını veremeyen, kumanyasını alamayan bir modele sokulduk. Ben orada dram var derken, bu bölgede olamayan Ereğli bölgesinde keza Çaycuma bölgesi bu durumları bilmiyor olabilirler dedim. Bombanın düştüğü yer Gelik bölgesi olduğu için yarında bu durumun artçı sarsıntıları Zonguldak ve çevresine ulaşır demiştik. Buraya gelen vatandaşlarımız şu hikayeden bıktılar zaten. Anladık bu ocaklarımız ruhsatsız biz bunu zaten biliyoruz. Bu ocaklarımız kırk seneden beri buradadır. Buradan ekmeğini çıkarmaya çalışmaktadırlar. Kırk seneden beri babadan oğla geçen bu ocaklar zannediliyor ki bu insanlar servetlerine servet katıyor zannediliyor. Bu ocaklar ancak günü birlik olarak evlerini döndüre biliyorlar. Ben bunu anlattım. İnsanlar bu emekçi insanların tatil yerlerin de yazlıkları olduğunu, yatları katları olduğunu zannediyor. Ama bu insanlar kırk seneden beri sadece günlük olarak evlerini döndürebiliyor. Bu olay bütün Zonguldak’ın sıkıntısıdır. Evler de babalar çocuklarına ekmek alamaz haldeler her annenin gözünde gözyaşı var. Bu sıkıntılara rağmen biz belediye başkanıyız bu işin siyasi kanadıyız bu işi çözmemiz lazım diyoruz. Biz burada çözüm için toplanmış durumdayız. Buranın insanları Mithatpaşa Tüneli için bile sivil toplum örgütleri bile imzalar topladılar. Bu kırk senelik olay bir araba iki yüz kilometre hızla bir anda frene basıldığı zaman durabiliyor mu duramıyor bunun da bir sürüklenme zamanı var. Burada zemin olarak tüm vekillere durumu anlattık. Kimse Zonguldak’tan uzak değildir. Zonguldak’tan çıkan herkesin bu konudan uzak kalmasını istemiyorum. Biz bu işin muhalefeti, iktidarı olarak safsatası ile uğraşmamız lazım. 3 bin 500 insan bu işten etkilenmiştir. Esnaf su parasını yatıramıyor. Gidiyorsunuz sanayi bomboş, sanayiye para giremiyor. Öyle olunca pazara gidemiyor. Dört aydan beri biz bunun sıkıntısını çekiyoruz. Biz paralarımızı da bu sebeple toplayamıyoruz. Biz kiradan ya da sudan para alamıyoruz, sonra bizden hizmet bekliyorlar. Biz buna rağmen canla başla çalışıyoruz. Bir gerçek vardır bu bölgenin yüzde altmışı yetmişi dediğimiz zaman bu Karadon, Gelik bölgesidir. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Kaçak ocaklar bombalanabilir, tamam buna bir şey demiyoruz, ama adamın malzemeleri ile ne işin var ben bunu merak ediyorum. İnsanlar aldıkları malları taksitlenerek borç alarak belki de mal almış. Sen adamın ocağını bombaladın adam belki de bu malzemelerini satar da bir borcunu kapatır. Bu milletimiz ile devletimizin bu kadar karşı karşıya gelmemesi gerekir diye düşünüyorum. Sanmayın ki kimse burası için alakasız belki kendi mazeretleri vardır ama bu herkesin odaklandığı bir konudur. Gelik’in verdiği oy nedir ki biz burayı gözden çıkaralım desek biz yine Zonguldak’tan işimizi çıkarırız desek biz yanlış yapmış oluruz. Adam para kazanamıyorken belediye suyu kesemiyor. Ama bakın şirkete iki ay gecikti mi elektriği kesiyor. Bu ülkenin aynısında yaşayan doğunun devlet daireleri hariç bütün elektrikleri yanıyor. Biz burada devlete, vergisini ödediğimiz, askere çocuklarımızı gönderdiğimiz, devlete bir yanlışımız yoktur.”

“ALLAH BİZE PETROL DEĞİL, KÖMÜR VERMİŞ”

“Bizim burada anlaşılamadığımız bir olay var. Kellemizi koyduk canımızı verdik. Biz buraya bir tarafımızı koltuğa koymak için oturmadık ki. Bu işte gerçekten vatandaşın yanında olmak için olduk. Vatandaşı olmayan belediyenin başkanı olsak ne olur. Ufak hesaplarla olacak şey değildir. Bu Ahmet’in, Mehmet’in hesabı değildir bu. Buralarda yatırımcılar da var kimse sesini çıkarmıyor. Yeni bacalar kurulacak diyorlar kurulsun buna kimse ses çıkarmıyor zaten burada insanların istediği kırk seneden beri ocaklarındaki aşların piştiği gibi bugün de pişmelerini istiyorlar. Zamanında redevans sistemi yasallaştıysa bu işlerinde yasalaşması lazım... Şu anda ki redevans sahalardaki ocaklar her kimin ise insanların sefalet durumuna düşmelerinin önüne geçelim istiyorum. Ondan sonra zaten mantıklı bir zemine bu durumu oturtabiliriz. Krizin teğet geçtiği zamanlar da Zonguldak’a krizin uğramamasının yegane sebebiydi bu durum. Zonguldak’ın neredeyse yüzde 70’i tapusuz durumda... Allah bize petrol ya da başka bir şey vermemiş ki, Allah bize kömür vermiş, biz de kömürü çıkaracağız. Dağlarda yaşayan insanların altında cipleri ya da kamyonları var zannediyorlar. Bu insanlar günlerini zor döndürüyorlar. Bölge de bulunan siyasi idareye sesleniyorum ben imza kampanyasına da varım. Ne gerekiyorsa da yapacağız. Birimiz tok yatarken birimizin de aç yatma şansı yoktur. Ben taraf olmam gerekiyorsa da ben sizin tarafınız dayım. Allah yolunuzu açık etsin.”

YILDIRIM: “BU SORUNU AK PARTİ’NİN SAHİPLENMESİ GEREKİYORDU”

Gelik Belediye Başkanı Hasan Fahri Yıldırım, şunları söyledi:

“Bu problemi ilk başladığı anlarda sahiplenen Saadet Partisi, MHP ve CHP il yönetimlerine huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Siyaset sadece iktidar olma savaşı vermek değildir. Siyaset sadece iktidarda kalma savaşı da değildir. Siyaset o toplumdaki insanların problemlerini çözebilme sanatı çözebilme yeteneği ve çözebilme kültürüdür. O kültürü ben burada açıkça ifade etmek istiyorum. Ben AK Parti’nin belediye başkanıyım. Bu sorunu iktidarda olduğu için öncelikle AK Parti’nin üstlenmesi ve sahiplenmesi gerekiyordu. Daha öncede sahiplenmediler şuanda da sahiplenmiyorlar. Ben şimdi partimi kötülemiş oluyorum. Fakat gerçekleri de söylemek gerekiyor. Ne olursa olsun ben tüm sahiplenen muhalefet partili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Eminim ki herkes burada sorunlarını bir şekilde dile getirecektir. Ama ben öncelikle ben birkaç tane örnek vermek istiyorum. Bu ülkede yasalar var. Herkes bu yasalara uymakla hükümlüdür. Ben Gelik Belediye Başkanı olarak, Kilimli Belediye Başkanımız Sayın Seçkin Özdemir olarak beldelerimizin sınırları içinde insanlarımızın çeşitli yönlerde zabıtalarımız vasıtasıyla bu kanunlara uymalarını sağlamak zorundayız. Gelik’te ruhsatsız kahvehane çalıştıranlar var. Ruhsatsız berber dükkanı çalıştıranlar var. Ruhsatsız olarak taksicilik yapanlar var. Bu sadece Gelik’te değil, İstanbul’un göbeğinde adam ruhsatsız olarak taksi çalıştırıyor. Hayali icraat yapanlar var, fason fatura kesip bunun üzerinden para kazandıranlar var, milleti dolandıranlar var şimdi bunların hiçbirine hırsız damgası vurulmuyor. Fakat bizim ruhsatsız ocak çalıştıran, ruhsatsız kömür işletmeciliği yapıyor diye kendi bahçesinde belki de geçimini temin etmek için kömür çıkartmak zorunda kalan insanlarımız var. Bizim bölge insanımızın farklı şekillerde para kazanmaya imkanı olan insanımız yok. Neden yok, çünkü bu memleket 100 yıldır kamu iktisadi devlet teşekkülü olan TTK’nın uhdesine verilmiş. Zonguldak’ın yüzde 85’i tapusuz... Zonguldak merkezinde yüzde 85 tapusuz ve imar planı dışında alan var. Böyle bir şehri devletin bilmemesi mümkün mü? Devleti yönetenlerin bizim bundan haberiz yok demesi mümkün mü? Yıllardır Zonguldak’ta siyaset yapılıyor, bu memleketten sürekli milletvekili seçiliyor ve meclise gidiyor. Bunlar bunu bilmiyorlar mı? Maden kanunu çıkartırlarken de biliyordu, eskidende biliyorlardı, şuanda da biliyorlar. Peki, şimdiye kadar bu ruhsatsız kömür işlemi yeni mi yapılıyor hayır. Ben 62 yaşındayım 1965’li yıllarda kahvehanelere çuvallarla kömür getirilip satıldığını biliyorum. Ben bunu hatırlıyorum. Bu TTK’nın kömürü değildi ki. Tumbadan topluyordu, bahçeden kömürü çıkartıp satıyordu o zamandan beri bu var. Peki, kardeşim o zamandan beri bu kömüre göz yumdun da şimdi neden böyle birden bire celallendin yönetici ve devlet olarak. Az önce sayın başkanımın dediği gibi hepiniz zengin mi oldunuz. Bakın ben kömürcülüğün içerisindeyim. Bende kaçak kömürcülük yaptım. Öğrenciydim yazın geliyordum yazın ruhsatsız ocak çalıştırıyordum ve oradan satıp elde ettiğim paralarla da okulumu bitirdim. Benim babam şofördü, garajda çalışıyordu 7 tane çocuk bakıyordu. Bende çok zengin bir aile çocuğu değildim. Ben o 7 çocuğun en büyüğüyüm. Bu memlekette fason fatura satan hırsız olmaz, hayali icraat yapan hırsız olmaz, ruhsatsız taksi çalıştıran hırsız olmaz ama sizler geçiminizi temin etmek için, çocuk çocuğunuzun ihtiyacını karşılayabilmek için, bir miktarda satıp para kazanıp daha iyi yaşayabilmek umuduyla ocaklarınızdan kömür çıkartıyorsunuz ve buna devletimizin farklı kuruluşları farklı farklı uygulamalarla sizi baskı altına alıyorlar. Sonuçta yakalandığınızda da size hırsız damgası vuruyorlar. Benim birinci önerim nerede olursanız olun bu konu gündeme geldiği zaman asla ve asla biz kaçak ocak sahibiyiz demeyin. O zaman fason fatura kesen de kaçakçı gitsin onu da yakalasın ona da hırsız damgası vursun. Oda oradan gelir temin ediyor sende bu işten gelir temin ediyorsunuz. İşin aslına bakarsanız siz devletin değil, redevanslı sahaların kömürünü çıkartıyorsunuz. Siz 22 işadamı ve kuruluştan alıyorsunuz bu kömürü. Devletin uhdesinden zaten bu çıkmış. Bu insanlara bu saha ‘istediğin gibi çalıştır’ diye verilmemiş ki. Demiş ki, burada bu kadar kömür var, sen bu kadar kömürün bana rödevansını vereceksin demiş. Sen buna yılda şu kadar para ödeyeceksin demiş. Rödevansı ödenmiş kömürü sizin almanız kaçakçı olduğunuzu mu gösteriyor. Onun için ‘kaçakçı’ diye asla bir yerde konuşmayın. Siz ruhsatsız ve izinsiz kömür çıkartan insanlarsınız. Bunuda biliyorum ki ekmek için çalışıyorsunuz. İkinci önerim Zonguldak’ta TTK’ya eleman alınıyor. TTK’ya eleman alınırken Gelik’ten yaklaşık 11 kişi işe alındı. Gelik’te ruhsatsız ocak çalıştıran herkesi bir kamu kuruluşunda istihdam edilmesini öneriyorum. Siz bir kere bu kişilere iş sağlamadığınız, çocuğunun gelişimini sağlayacak bir iş vermediğiniz zaman kafasına böyle binemezsiniz. Bu şekilde bu insanların kafasına binilmesi toplumda sakatlık yaratır. Yani toplum sizi sakatlamış oluyor. Yani senin çoluk çocuğun toplum dışına itiliyor. Senin çocuğun memur olamıyor. E bu çocuk bu saatten sonra neden okusun ki. Memur olamayacaksa neden okusun. Herkesin birinci istediği şey devletin kapısı... Hepiniz devletin kapısına girmek istemez miydiniz? Niye giremediniz çoğunuzun sabıkası var, çocuklarınızın da sabıkası var. O nedenle giremiyorsunuz. O nedenle bir şekilde sicil affı ve ruhsatsız ocak çalıştıran hemşehrilerimizin tespit edilmesi 40-45 yaşında da olsa bir kamu kuruluşunda öncelikli olarak istihdam edilmesi ondan sonrada kaçak ve ruhsatsız ocakların önlenmesi gerekmektedir. Devlet bunun önceliğini böyle almalıdır. Ben ruhsatsız ocak ocakları ortadan sileceğim diyerek bu işler olmaz. Bugün kahvehane işletenler ağlıyor, market çalıştıranlar ağlıyor. Berber dükkanı işletenler ağlıyor, Dolmuş işleten ağlıyor. Gelik’teki taksici bana ocaklara kimseyi getiremiyoruz hiç işimiz yok diyor. Yani taksicide ocak işçileriyle geçimini sağlıyordu. O nedenle bu sorunun bıçak keser gibi kesilmesi mümkün değildir. Mutlaka devlet bir başka ortam yaratmak ve istihdam sağlamak zorundadır. Ondan sonrada bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu sorun bir gün mutlaka çözülmelidir.”

AYAN: “BU SORUNU HALLEDECEK OLAN İKTİDARDIR”

MHP İl Başkanı Hamdi Ayan, “Madencilik sektöründe 28 yılını vermiş, kurum adına çalışan, madencilikten canı yanmış, babasını da şehit vermiş bir kardeşiniz olarak şunu çok iyi biliyorum ki; hiç kimse arın yüzeyinde metan gazı bulunan, yarın degaj olup olmayacağını hesaplayamayan, grizunun ne zaman olacağını hesaplayamadan ve yarın ölüm korkusunu alnında, içinde, yüreğinde her gün hissederek, bildiği duaları okuyarak ocaklara giren arkadaşlarımızın hassasiyetini benim kadar kimse bilemez. Dolayısıyla sizleri belirli bir konjektöre çekmek istemiyorum. Zonguldak’ta yaşayan, sizlerin hassasiyetini bilen ve sizlere yardımcı olmak isteyen bir kardeşiniz olarak bugün burada aranızdayım. Bizim en son seçimlerde 24 bin 300 oyumuz var. Bugün onlar sizinle beraberdir. Onların adına da ben sizlerin yanınızdayım. Bu konuda başta merkez ilçe başkanımız ve diğer siyasi partilerin ilçe başkanları konuya duydukları hassasiyeti belirli bir rapor haline getirerek TBMM’ye kadar ulaştırmış bulunuyoruz. Zonguldak’ın geleceğiyle ilgili bizlerin endişeleri var. Eroin, esrar kaçakçılığıyla ilgili müzakere edildiği bir dönemde Zonguldak’ta kendi çocuklarının geleceği için çaba gösteren insanlarla müzakere etmeyen insanlaradır benim isyanım. Burayı duymayanlaradır. Bu sorunları halledecek olan yer iktidardır. Bunun başka bir alternatifi yoktur. Bizler ancak duygu ve düşüncelerimizi söyleriz. Gaza gelmeden bu işleri siyasi mecralara çekmeden sorunların çözümü adına yanınızda olduğumuzu bilin. Kilimli ve Gelik Belediye Başkanlarımız aldığı bu inisiyatiften dolayı, söyledikleri cesaretli sözlerden dolayı da tebrik ediyorum” dedi.

NAS: “BU SENARYOYU 10 SENE ÖNCE GÖRDÜK”

Karadeniz Muhtarlar Derneği Federasyonu Genel Başkanı Şerafettin Nas, “Ben Kilimli Güney Mahallesi’nde muhtarlık yapıyorum. Ben Kastamonu’ya kadar, Artvin’e kadar 8 bin kilometre yaptım. Oralarda bana diyorlar ki: ‘Başkanım Zonguldak’ta neler oluyor?’ Hakikaten kent karmakarışık bir şey olmuş. Buradaki sıkıntınız diğer illerde de hissediliyor. Bunun iki boyutu var. Bunun bir siyasi bir de bürokrasi boyutu var. Siyasi boyutu iktidar, maden yasasını siyasilerin hepsi de biliyor. Burada duyan duymayan olayı yok. Ben hiç inanmıyorum. Bizden daha iyi biliyorlar, sıkıntı nedir, neden yapmıyorlar. Bu olaylar olmadan önce Mustafa Demir arkadaşım geldi bana ‘Bu kaçak kömür ocaklarıyla ilgili bir yazı yazalım, bunu meclise taşıyalım’ dedi. Tam kırk sonrasında bu olaylar patladı. Ben sorunun içinde yaşadım. Benim babam maden hastası ve maden şehidiydi. Kilimli’de, Karadon’da, Gelik’te, Dilaver’de bu işi yapanların bugüne nasıl geldiklerini biliyorum. Bakın bunu büyük ağabeyler çözecek. O büyük ağabeyler eğer Zonguldak’ı seviyorsa borçlarını ödeyecekler. Konuşmalarında ‘Ben Gelik’ten, Kilimli’ye yürüyerek okula gidiyordum’ demekle olmuyor. Gelik’ten, Kilimli’ye yürüyerek gidiyorsan, bu ocak sorununu da çözeceksin, bu insanları mağdur etmeyeceksin. O değerli abim ‘İşte Zonguldaklı çok konuşuyor’ diyor, o zaman konuşmayalım, bizim burada ne işimiz var? Abi o zaman bizi konuşturmayın. Siz konuşun da bu insanları da mağdur etmeyin. Sizden tek ricam şu; sakına birbirinize düşmeyin, dargın olmayın. Birilerini hedef göstererek sakın ola ki birilerine karşı duruş sergilemeyin. Bir olun, güçlü olun. Bu Erdoğan Demir’le Salih Demir’in meselesi değil, bu Zonguldak’ın meselesi. Eren Enerji dendi, yerel kömür kullanılacaktı. İthal kömür kullanıyorlar. Bu Müslüman mahallede salyangoz satmaya benzer. Bu benim kanıma dokunuyor. Zonguldak’ta ithal kömür satmanın arkasında hangi iş adamı hangi siyasetçi var bilmek istiyorum. Biz muhtarlar olarak gidebildiği yere kadar götüreceğiz” diye konuştu.

GÜLAY: “ELİMİZDEN GELEN DESTEĞİ VERİYORUZ

MHP Merkez İlçe Başkanı Gürkan Gülay, “Bu konunun birebir içinde olan bir şahıs olarak bir siyasetçi değil de kardeşiniz olarak konuşuyorum. Burada siyaset yapmıyorum, partime oy da istemiyorum. AKP’li belediye başkanları kendi partilerini eleştirdiler. Ben iktidar partisinin ilçe başkanlarını ziyaret ettim, komisyona destek veremeyeceklerini ve kendilerinin çalıştığını söylediler. İktidar partisinin il başkanı çıktı, bu siyasi değil hukuki mesele dedi. Ben sizi Allah’a havale ediyorum artık. Hukukiyi siz çözeceksiniz, siyasiyi de siz çözeceksiniz. Ben bu işe genel bakıyorum, bu mesele sadece ruhsatsız kömür meselesi değildir. Zonguldak elden gidiyor. İktidar partisi bu sorunu çözsün, ben partim olarak gidip teşekkür edeceğim. Laflar bir abiye gidiyor, bu abi ben değilim. Ben genç bir kardeşinizim, 30 senedir milletvekilliği yapmıyorum. 30 senedir oyunu alan bu milletin milletvekili çıksın artık halletsin. Batmanlı bir arkadaşım diyor ki: ‘Organize sanayi doldu taşıyor, 110 firma sırada bekliyor, Mehmet Şimşek Batman’a yağdırıyor.’. Sayın belediye başkanlarımız siz burada büyük risk aldınız. Saygıyla önünüzde eğiliyoruz, ama bu sorunu çözecek olan da iktidar partisidir. Biz elimizden gelen desteği veriyoruz. Eğer çözmezlerse sizden bunun gereğini yapmanızı bekliyoruz” dedi.

ÇELİKEL: “KAFİRİN KÖMÜRÜNÜ BURADA YAKIYORLAR”

Maden işçisi Ramazan Çelikel ise, “4 aydan beri çektiğim sıkıntıları ben biliyorum. Bir çözüm bulmak yerine herkes birbiriyle kavgalara girmiş. Bizi düşünen yok. Bizim çok mu hoşumuza gidiyor, kaçak ocak çalıştırmak, hayır çalıştırmıyoruz. Öneri yapın, kimse kaçak ocakta çalışmasın. Bunların çoluk çocuğu var, bunlar ne yiyor, biz ne yiyoruz. Bizim halimiz ne olacak? Hırsızlık mı yapalım ne yapalım. 90 senesinden beri ben bu işi yapıyorum, cezaevine girdim. Zonguldak’ın kanayan yarası bu, biz Trabzonluyuz, genelde bu işi yapanlar Trabzonlular. Kimsenin gidip ne bir şeyini alır, ne bir şeyini çalarız. Biz ekmek diyoruz, ekmek istiyoruz. Sen git kafirin kömürünü Rusya’dan getir, burada yak. Biz ne yapacağız? Allah aşkına bir çözüm bulun, garibanı gören yok” dedi.

GÖRMÜŞ: “KAÇAKÇI DEĞİLİZ, İŞ İSTİYORUZ”

1979 yılında 27 yaşında iken eşi Murat Görmüş’ü ruhsatsız ocakta kaybettiğini ve o günden bugüne kadar sırtında 50 kiloluk çuval taşıyarak çocuklarını okuttuğunu söyleyen ruhsatsız ocak çalışanı Yeter Görmüş, okuttuğu çocukların polis olduğunu, fakat kendilerinin “hırsız” damgası yemesinden dolayı çocuklarının polisliğinin kabul edilmediğini söyleyerek, “Ben 1979 yılında kömürcülükten beyimi kaybettim. O günden beri elli kiloluk çuval sırtımda çoluk çoğuma baktım. Benim çocuğum polisliği kazandı, bu kaçakçılık yüzünden çocuğumun polisliği iptal edildi. Ben çocuğuma iş istiyorum. Eğer bu Zonguldak böyle giderse, tarihi esere karışacak. Bu iş böyle giderse, çok daha vahim olacağız. Şu anda gelinimin bir iğnesini dahi alamadım. Biz kaçakçı değiliz çoluk çocuğumuza iş istiyoruz. Ben bugüne kadar ekmeksizliği çekiyorum. Ekmeksiz kalmanın ne olduğunu biliyorum ben, bu güne kadar çoluk-çocuğum yedikten sonra ben de kalan ekmeği yerdim.”

Editör: Pusula Gazetesi