Gazetelerin tarafsız olup olmadığı konusunun sıklıkla gündeme geldiğini dile getiren Erinç, “Şu bir gerçektir ki, her yayın organı bazı konularda taraf olduğunu açıklayarak yayına başlar. Okuruna bir bildiri yapar. ‘Ben tarafım’ diyerek yayın hayatına başlayan yayın organında ‘sen illaki tarafsız ol’ diyerek bir istekte bulunmak bana doğru gelmiyor. Bana göre, tarafsızlık değil bağımsızlık önemlidir. Tarafsızlığın pratiğe yansıması da mümkün değil. Örnek vermek gerekirse, gazetelere, internet portallarını da sayarsak 2 bin haber geldiğini düşünelim. Bunlardan ancak 200 tanesi yayınlanabilir. O zaman geriye kalan bin 800 haberi koymadığımıza göre nasıl tarafsız olabiliriz? 1800 haberi neden koymadığınızı anlatmanız gerekir. Örneğin, ‘Benim okur kitlem bunu merak etmez. Öğrenmesi gerekmez’ de diyebilirsiniz. Yahut ‘Ben bu haberi koyamam benim patronum başı derde girer’ diyebilirsiniz. Tarafsızlıktan çok bağımsızlığa önem vermek gerektiğini düşünüyorum.”

İletişim fakültesinde okuyan gazeteci adayların önündeki iki engel olduğunu belirten Erinç, şunları söyledi:

“Eskiden staja gelen öğrenciler, kâğıt kalem usulüyle resim altlarını yazıyorlar idi ama bilgisayar süreci başladığında, gazetelerde bilgisayarların sayılı olması nedeniyle staja gelecek öğrenci sayısında bir sınırlama meydana geldi. İkincisi ise Sosyal Güvenlik Kurumu yasasında yapılan değişikliktir. Amacı ne olursa olsun Türkiye’de çalışanların sosyal güvenlik şemsiyesi altında olması gerekir. O dönemin Çalışma ve Soysal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer idi. Kendisine sorunu anlattık çözüm bulunmasını istedik. Gazetelerin kaçak işçi çalıştırmaktan korktuklarını belirttik. Yapılan düzenlemeler sonucunda staj için gazeteye giden bir gencin staj yaptığı sürede sigortasının yapılması zorunlu hale geldi.”

Staja gönderilen öğrencilerin sigorta primlerinin, üniversitelerin rektörleri ya da dekanlıkları tarafından ödenmesi gerektiğini ifade eden Erinç, bu noktada karşılaşılan sorunu ise şu sözlerle ifade etti:

“Üniversitelerin de sıkıntıları söz konusu. O dönemin Bakanı Sayın Dinçer, ‘Ben kim çalıştırıyorsa, cezayı ondan alırım’ dedi. Anladığım kadarıyla sonra hoşgörülü bir yaklaşımı gündeme geldi. Ama staj konusunda gerçekten sıkıntılı bir süreç var. İletişim fakültesi dekanları kendi aralarında toplantılar yaparak sorunu çözmeye çalışıyor ama bu konuda da somut bir adım atıldığını söylemek biraz zor. TGC olarak bu konuda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Pek çok gazetecinin internet haberciliğine başlamak zorunda kaldıklarını ve yasalar gereği basın kartlarının artık devam ettiremediklerini dile getiren Erinç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi Türkiye’de bazı gruplar ve bazı gazeteler; internet gazeteciliğiyle ilgili bir yasa çalışmasını sürdürüyorlar. Bu yasanın iki amacı var. Birincisi internet gazetecilerinin 212 basın yasası kapsamında sağlamaları konusunda bir değişiklik öngörüyor ama çıkış olarak doğru belirlenmesine karşın bu yasayı, basın yasası kapsamında yapmak gibi bir tercihi seçmişler. Oysa bildiğiniz gibi basın yasası, basılı iletişim araçlarıyla ilgilidir. İnternet gazeteciliği ise tamamen teknolojik bir yayın süreciyle gündeme geliyor. Yani basın yasasıyla internet gazeteciliği yasasını bir araya getirmeyi hukuki olarak, teknolojik olarak mümkün olmadığı görüşündeyiz. Çünkü ülkemizde süresiz ve süreli yayın söz konusu. İnternet, süreli değil sürekli bir yayın. O açıdan aynı yasa içinde düzenlenmesi yerine internet gazeteciliği için kendi teknolojisine uygun bir yasa yapılmalı. Belirlenen kuralların basın yasasına monte edilmesinden vazgeçilip başlı başına bir yasa hazırlamak gerekiyor.”

YEREL GAZETELER BİRLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?

Yerelde çalışan gazetecilerin daha ağır şartlarda çalıştığını vurgulayan Erinç, “Basın İlan Kurumu da burada konuşulan konulardan biriydi. Basın İlan Kurumu’nun yereldeki gazetelerin birleşmesini istemesi, bu çok sessizliğe aykırı bir görüş olarak gündeme geliyor” dedi ve ekledi:

“Evet, yerelde çok sayıda gazete var, ama bunu birleştirirsek, azaltılması, pratiğe yansıması en azından asgari kadroları dikkate alırsak, gazetecilerin de işsiz kalması gibi bir sonucu ortaya çıkarır. Aslında Basın İlan Kurumu’nun gazeteleri birleştirme konusu yeni bir konu değil. Benim anımsadığım 1960’ların sonunda 1970’lerin başlarında Konya’da gazetelerin birleştirilmesi konusunda bir uygulama yapıldı, ama bu uygulama iki sene kadar sürdü. Daha sonra yeniden birleşen gazeteler ayrıldı.”

Editör: Pusula Gazetesi