Çocukluk günlerini, o günlerin Zonguldakını ve babasının mücadele ruhunu; "Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür" kitabında anlatan oğlu Doğu Bey geçtiğimiz yıllarda yapılan söyleşinin ardından babasına ait o dönemin gazetelerini ve bazı özel eşyalarını sergilenmek üzere o günkü adıyla Zonguldak Karaelmas Üniversitesine bağışlamıştı. Geçtiğimiz günlerde ismi değiştirilerek; Bülent Ecevit Üniversitesi olan üniversite bünyesinde artık Tahir Karauğuz adına bir salon ve hatıralarının sergilendiği bir köşe var.
Pazartesi günü saat 10:00da yapılacak açılışa Ankarada yaşayan Doğu Karaoğuz da katılacak.
ZONGULDAKA OLAN VEFA
"Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür" kitabında babası Tahir Bayi anlatan Doğu bey çok önemli bilgileri paylaşıyor. Baba ile oğul arasındaki soyası farkı ise yazım hatalarından değil harf değişikliğinden kaynaklanıyor. Benim soyadım Karaoğuz, babamınki Karauğuzdur hatırlatmasını yapan Doğu Bey, Bülent Ecevit Üniversitesinde oluşturulan hatıra köşesiyle, babasının Zonguldaka olan vefasını paylaşıyor.
"Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür" kitapta anlatılan Tahir Karauğuzun yaşamından bazı kesitler şöyle
OĞLU DOĞU BEYİN GÖZÜNDEN BABASI TAHİR BEY
Zonguldak kenti, yıllardır bir isimle birlikte anılır: Karaelmas! Karaelmas Üniversitesi, Karaelmas Ekspresi, Karaelmas Festivali, Karaelmas Gazeteciler Derneği ve daha bir çoğu gibi, bu şehrin her yerinde Karaelmas adına rastlarsınız. Malatyanın kayısısı, Denizlinin horozu, Antalyanın portakalı gibi, Karaelmas da Zonguldakın bir simgesi, sembolü olmuştur.
KARAELMAS ADINI TAHİR BEY BULDU
Ancak, bu kentin topraklarındaki kömür cevheri ile yurt ekonomisine büyük katkı sağlayan bir simge olması, karaelmasa ayrı bir önem kazandırır. Karaelmasın karası taş kömürünü, elması ise onun ne kadar değerli olduğunu gösterir. Dolayısıyla Karaelmas sözcüğü, Zonguldakın yurt çapındaki değerini simgeleyen, kolayca hatırlarda kalan tek sözcük olarak yıllardır bu şehrin tarihindeki yerini almıştır.
Acaba, Karaelmas sözcüğü ilk defa ne zaman kullanıldı, daha doğrusu bu sözcüğün isim babası kimdi sayın okurlar?.. Bu şehre, gazeteci olarak, yayıncı olarak 40 yılını veren ve çeşitli sosyal kurumlardaki bir çok hizmeti ile şehrin tarihinde iz bırakanlardan biri olan Tâhir Karauğuzdur bu kişi.
ZONGULDAKA GELİŞİ VE HAYALLERİ
Tâhir Karauğuz, 1920 yılında Zonguldaka geldiği zaman, Fransız işgali altındaki bu şehirdeki ilk amacı, yıllardır içinde taşıdığı gazetecilik aşkıyla, şehrin ilk gazetesini ve dergisini çıkarmaktı. İlk iş olarak, 1922 yılının Aralık ayında Zonguldak isimli bir gazetenin ve Karaelmas adlı bir derginin imtiyazlarını aldı. Böylece, Karaelmas ismi kayıtlara geçmiş oluyordu.
Karauğuz, 23 Mart 1923 tarihinde, Zonguldakın ilk gazetesi Zonguldakı yayınladı. Kısa bir süre sonra, matbaasına Zonguldak Karaelmas Basımevi adını verdi. Bir Öztürkçeci olarak, matbaa yerine basımevi sözcüğünü kullanıyordu. Bu arada şunu da belirtelim: Ülkede ilk defa amele sözcüğü yerine işçi sözcüğünü de kullanan kişiydi Karauğuz. Kendi yaptırdığı basımevini, bugünkü Tâhir Karauğuz Sokağı üzerinde (Gazi Paşa Caddesi üzerindeki Ziraat Bankasının tam arkasında), Zonguldak Karaelmas Yazım-Basımevi adıyla 15 Mayıs 1936 tarihinde hizmete soktu. 1938 yılında yayınladığı ilk dergi ise, Karaelmas adını taşıyordu.
Zonguldak kentinde bir çok ilklere imza atan Tâhir Karauğuzu, isterseniz bugün tarihin derinliklerinden çıkartıp, okurlarımıza tanıtmaya çalışalım:
ŞAİR RUHLU BİRİ OLARAK YAŞADI
Tâhir Karauğuz, 1898 yılında Safranboluda doğdu Şair ruhlu bir çocuktu. İlk şiirini, çok küçük yaşta kaybettiği annesi için yazdı. Kızkardeşi, onun daha ilkokul öğrencisi iken ağaçlara çıkıp, orada yüksek sesle şiirler okuduğunu söylerdi. Safranboluda rüştiyeyi bitirdikten sonra, yatılı olarak Kastamonu Mekteb-i Sultânisine (Kastamonu Lisesine) gönderildi. Şiir yazmaya devam ediyordu. Kastamonunun Köroğlu gazetesinde Bayrağımız adlı ilk şiiri yayınlandığında daha 15 yaşındaydı. Daha sonra, aynı gazetede ve Anadolunun çeşitli gazetelerinde şiirleri görülmeye başladı.. O sıralarda, Birinci Dünya Savaşının kara günleri yaşanmaktaydı. Okulun son sınıfına geldiğinde, gönüllü olarak askere gitti. Bir Osmanlı subayı olarak 2.5 yıl askerlik yaptı. Karadeniz Bölgesi Sahil Muhafaza Taburundaki iki yılı, at sırtında ve eşkiya tâkibinde geçti. Bu süre içinde, Yıldırım Bey adıyla anılıyordu; kıtası da Yıldırım Bey Müfrezesi olarak isim yapmıştı. 1919 yılında terhis oldu ve son sınıfı okumak üzere okuluna döndü. Bu sırada, memleketin büyük kısmı işgâl altındaydı. Okulda ateşli konuşmalar yapılıyor, Mondros Mukavelesine karşı çıkılıyordu. Mustafa Kemalin Samsuna çıkışından 27 gün sonra, tüm kurumları ile padişaha ve hükümetine bağlı olan Kastamonuda, Mustafa Kemali destekleyen ilk gazete olan Açıksözü, iki arkadaşı ile birlikte çıkardı. Halk tarafından çok tutulan gazetenin bâzı yazılarına sansür konuluyor, padişahı tutan Zafer gazetesinde kısasa kısas filhayat yazılarak ölüm tehditleri alıyorlardı. Ancak yılmadılar, okuldaki hocalarının da desteğiyle gazete uzun yıllar (1932 yılına kadar) yayınlandı.
ZONGULDAK MÜDAFA-İ HUKUK CEMİYETİNİ KURDU
Tâhir, diplomasını alınca, Ulusa Nahiye Müdürü olarak atandı. Ancak, Açıksözün Ulus ve Zonguldak muhabirliğini gönderdiği haberler, makaleler ve şiirleri ile uzun yıllar sürdürdü. Ulusda kaldığı yedi ay içinde, oradaki 67 köyde ve merkezde, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti şubelerini kurdurdu. 12 Mart 1920 tarihinde, Fransız işgâlindeki ve nerdeyse bütün ocakları yabancıların tekelinde olan Zonguldaka geldi. Dayısının dört ocağının işletimini üstlendi. Karauğuz, bir taraftan ocaklarla uğraşırken, diğer taraftan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Zonguldakda kurulmasında önderlik etti. Yazıhânesi, Misak-ı Millî için biraraya gelen gençlerin uğrak yeri olmuştu. Yörede, düşmana karşı kurulan direniş örgütünün başındaki Zonguldak Müftüsü İbrahim Hakkı Beyin, cemiyet başkanlığına getirilmesini sağladı. Karauğuzun bu çalışmaları Kuvay-ı Milliye tarafından tâkip ediliyordu. Bir süre sonra, Garp Cephesi Komutanlığı tarafından, Zonguldaka Askerî Polis Müdürü olarak atandı. Üç yıl sürecek olan bu hizmetiyle askerlik görevi toplam olarak 5.5 yıla çıkmış oluyordu.
İLK TÜRKÇE DUA OLAYI
Ocak 1921de Ereğlideki Alemdar olayı bu tarihlere rastlar. Alemdar olayında iki Fransız askeri öldürülmüştü. Bu askerler Tunuslu müstemleke askeriydiler ve Müslümandılar. Onlar için Ereğlide bir cenaze töreni düzenlendi. Genç Polis Müdürü Tâhir Bey de oradaydı ve Müftü İbrahim Hakkı (Akça) Beye, hazırladığı ilk Türkçe duayı verdi. İbrahim Hakkı Bey, bu duayı Müslüman askerlerin mezarı başında okudu. Bu dua, belki de dünyada okunan ilk Öztürkçe duaydı.
ZONGULDAK GAZETESİ VE BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
13 Eylül 1921 tarihinde Sakarya Savaşı kazanılmış ve düşman Sakarya Nehrinin batısına çekilmişti. Ancak, geçtikleri köyleri yakıp, yıkmış; katliamlar yapılmıştı. Bu durumun tesbiti amacıyla kurulan Düşman Mezâlimini Tetkike Memur Edebî Heyette, Hâlide Edip Adıvar, Yâkup Kadri Karaosmanoğlu, Yüzbaşı Yusuf Akçura ve teğmen Tâhir Bey görev aldılar. Zonguldakdan Garp Cephesine atanan Tâhir, bu görevi sırasında bir çok acılara şahit oldu. Düşman gerçekten büyük bir mezâlim yapmıştı. Duygularını şiirlerine döktü. Görevini tamamladıktan sonra, Zonguldaka, İstihbârat Subayı ve Matbuattan Sorumlu İstihbârat Müdürü olarak atandı. İlk şiir kitaplarını bu sırada bastırdı. Orduya Armağan ve Orta Anadoluda Yunan Faciaları adlarını verdiği bu kitaplar, o zamanki Türk basınında büyük övgüler aldı. Aklında, lise yıllarından beri sâdece gazetecilik ve yayıncılık vardı. Bu idealini gerçekleştirerek, Cumhuriyetin ilânından altı ay kadar önce, Zonguldakın ilk gazetesi Zonguldakı yayınladı. Gazete, kömür havzasının geliştirilerek yabancı unsurlardan tamizlenmesi ve Ankara Hükümetince havzanın yararına olabilecek yasaların çıkartılması yönünde uzun yıllar çaba sarfetti. Hatta, havza haberleri için, 1940 yılında Kömür gazetesini devreye soktu. Zonguldak gazetesinde, Karauğuzun yanında, yazıları ve şiirleri ile ona destek olan iki kişi vardı: Behçet Kemal Çağlar ve Ahmet Naim Çıladır. Gazete, haberlerin yanısıra, edebiyat ve sanat zevkini de Zonguldaklılara aşılamaya çalışıyordu.
Tâhir Karauğuz, 1928 yılında, Zonguldakın eski madencilerinden Ahmet Ali zâde Mustafa (Barlı) Efendinin kızı Hâcer Hanımla evlendi. Çağlayan (1929-1992) ve Doğu (1941) adlarını verdikleri iki oğlu oldu.
OPLUNUN ADINA DERGİ ÇIKARDI
Bir dergi çıkarmak fikri aklından hiç çıkmamıştı. 1938 yılında, Zonguldakın ilk dergisi Karaelması yayınladı. Bir taraftan, Zonguldak CHP İl ve Halkevi Başkanlığını yürütüyordu. Uzun Mehmet Kömür Bayramı ve Zonguldakın Kurtuluş Günü kutlamaları ilk olarak onun çabalarıyla gerçekleşmiştir. Karaelmas dergisinin yayınını, ikinci sayısından sonra Halkevine bıraktı. Aklında tam bir edebiyat ve sanat dergisi çıkarmak vardı. Bu amaçla, 1942 yılında Doğu dergisini yayınladı. Bu dergide, ülkenin tanınmış yazar ve şairlerinin sâdece Doğu için yazdıkları yazı ve şiirler yayınlanıyor, ayrıca gençlere de yer veriliyordu. Karauğuz murâdına ermiş, Doğu ülke çapında bir dergi olmuştu. Yayını 1951 yılına kadar dokuz yıl sürdü. Bir sanayi şehri olan Zonguldak, 1930lu, 40lı ve 50li yıllarda çok canlı bir sosyal ve kültürel bir ortama sâhipti. Bu aydınlanma devrinin Zonguldakda meşalesini yakan ilk kişiydi Karauğuz.
Kurtuluş Savaşı sırasında yazdığı şiirleri, ilerki yıllarda aşk ve sevgi üzerine yazılan şiirlere dönüştü. Çok iyi anımsarım, yaz akşamlarında, güneş batmak üzereyken, kayınpederinin denize karşı olan geniş balkonunda, denizden gelen hafif esintilerin altında, kendi hazırladığı mezesi ile bir veya iki duble rakısın içer, duygulanır ve şiirlerini yazardı. Bu şiirler, Doğu dergilerinde yer aldı. Daha fazla içmezdi ve hiç bir zaman sarhoş olduğunu görmedik.
İYİ BİR AİLE BABASIYDI
Babam Tâhir Karauğuz, bütün bu işlerinin yanısıra, iyi bir aile babasıydı. Ankaraya, CHP ve Türk Dil Kurumu kurultaylarına gidip geldiğinde bana getirdiği oyuncakların ve çocuk dergilerinin yanında, o yıllarda Zonguldakda hiç görülmeyen muz ve portakal gibi meyvaları da getirirdi. Babamdan aklımda kalanlar o hediyelerle başlar. Sonraları, matbaaya, yazıhânesine gider, daktilosunun başına otururdum. Gelip gidenlerle, Ahmet Naimle ve diğer yazı ailesinden kişilerle konuşmalarını merakla izlerdim. Benim, kendisi gibi, şiir sevmemi, hatta yazmamı isterdi. Hayranı olduğu Ziya Gökalpin şiirlerini, örneğin Çocuktum ufacıktım / top oynadım acıktım mısraları ile başlayan şiirini, bana kıtası 25 kuruşa ezberletmişti. Tabii ben de bunu seve seve yapmıştım. 1950li yıllarda, yeni bir merakı vardı. Çevredeki falcılara gidiyor, kendisinin ve ülkenin geleceği hakkında merak ettiklerini falcılardan öğrenmeye çalışıyordu. Bir gün, Çaycumadaki bir falcıya gitmişti. Dönüşünde, Baba dedim, Falcı senin ne zaman öleceğini de biliyor mu? Söyledi dedi, 84 yaşımda. İçim rahat etmişti. Daha uzun yıllar vardı... Ama o yıllar öyle bir geçti ki. 1982 yılında yaşamdan ayrıldığında tam 84 yaşındaydı.
DERNEK VE VAKIFLARA ÖNCÜLÜK ETTİ
Karauğuz, Zonguldakda geçirdiği 40 yıl içinde, yayınlarının yanısıra, bir çok sosyal etkinlikte adını duyurdu. Şehirdeki tüm kurumların ve derneklerin nerdeyse hepsinde başkan veya üye olarak görev alıyordu. Örneğin, Zonguldak Öğrenime Yardım Derneği ile, Mehmet Çelikel Lisesinin yanında yer alan ve Yatıevi adını verdiği öğrenci yurdunun kurulmasını sağladı. Bu yurtta, mâli durumları uygun olmayan bir çok öğrenci kalabildiği gibi, başarılı olanların yüksek öğrenimleri de sağlanabiliyordu. Ayrıca, onun önerisiyle kurulan Ulu Câmi Yaptırma Derneği ile bu câminin yapılmasında büyük çabaları olmuştu. Memleketi Safranbolunun ilk gazetesi olan Safranbolu-Karabükü 1951 yılında, Işıkveren gazetesini 1956 yılında yayınladı. Zonguldak gazetesinin ömrü, 1953 yılına kadar 30 yıl sürdü. Ancak gazetecilik aşkı sönmemişti; 1954-1959 arasında Zonguldakda Günün Sesi gazetesini yayınladı. Karuğuzun yaşamı boyunca tüm yayınları, 7 gazete, 5 dergi, 39 kitap ve kitapçıktır. Bunları Karaelmas Yayınevi adıyla yayınlamıştı.
PARA PULA BAKMADI SONUNDA TAHİR BEY DE GÖÇ ETTİ
Babam Karauğuz, paraya-pula bakmaz, elindekileri idealleri uğruna harcamaktan hiç çekinmezdi. Zonguldakda çok dostu vardı; vefalıydı, arkadaşları için ve gençlerin yetişmesi için elinden gelen fedakârlığı yapardı. Zonguldakdan yetişen bir çok gencin yüksek öğrenim görmesinde onun büyük katkıları vardır. Mehmet Çelikel, onun için, El için kendini eskiten Tâhir derdi. Gerçekten öyle oldu; 1950lerin sonlarında mâli zorluklar yaşadı ve basımevini kardeşine devretti. Böylece, tüm aile İstanbula yerleştik.
Tâhir Karauğuzun ömrünün son 20 yılı İstanbulda geçti. Fakat boş duracak adam değildi. Çok iyi Osmanlıca bilgisiyle, Topkapı Sarayındaki Başbakanlık Osmanlı Arşivinde 7 yıl sürecek bir uzmanlık işine girdi. Yakın dostu Behçet Kemal Çağlarla İstanbulda buluştular ve bir dernek kurdular: Türk Büyüklerini Anma, Türk Güzelliklerini Tanıtma Derneği. Bu dernek kapsamında, İstanbuldaki son 20 yılında 400e yakın anma günü düzenledi. Çok büyük bir milliyetçi ve Türkçü idi. Öyle ki, hasta yatağındaki son günlerinde bile Alpaslanı Anma Gününü plânlıyordu.
Tâhir Karauğuz, 4 Haziran 1982 günü yaşama vedâ etti. Kabri, Âşiyan Kabristanının Boğaza bakan bir yamacında, yeşillikler arasındadır. Ölümünden sonra, onu arayanlar, hakkında yazı yazanlar çok oldu. Zonguldak ise, bir zamanlar basımevinin bulunduğu sokağa ismini vererek, 22 Haziran 1999 tarihinde, 2. Karaelmas Uluslararası Kültür ve Sanat Festivalinde adına Saygı Günü düzenleyerek ve 2009 yılında, Demir Park AVMde Zonguldak Tarihinde İz Bırakanlar projesinde ona da yer vererek gösterdi. Tâhir Karauğuzun oğlu olarak, bütün bunlardan büyük onur duyduğumu ayrıca belirtmek isterim.