Kömür işletmeciliğine başlandığı 1848´den bugüne kadar yaklaşık 400 milyon ton taş kömürü üretilen havzada, TTK´nın 5 müessese müdürlüğüne bağlı ocaklardan çıkarttığı kömür, 28 sahadaki özel firmanın da desteğiyle ülke ekonomisine önemli katkı sağlıyor.
Özel sektörde çalışanlarla birlikte 13 bin civarındaki maden işçisi, 3 vardiyada girdiği maden ocaklarında 8 saatlik üretim yolculuğuna yer üstünde nerede ve ne iş yapacaklarının belirlendiği tertip edilmeleriyle başlıyorlar.
Yerin metrelerce altında ´´o gün´´ üstleneceği görevi öğrenen madenciler, TTK´da işçi asansörleri ve ardından bindikleri fayton denilen demiryolu aracıyla, özel sektörde ise ocağın içinde yürüyerek ´´mutlak karanlık´´ olarak niteledikleri derinlere doğru ilerliyorlar.
Sevdikleri ve iş arkadaşları tarafından ´´hayırlı işler´´ yerine ´´uğurlar olsun, Allah´a emanet ol´´ denilerek yolcu edilen madenciler, baretlerinin ışığıyla aydınlanan ocakta, demir tahkimatla örülmüş galerilerden farklı yönlerine dağılan üretim bölgelerine gidiyorlar.
Zengin rezervlerin bulunduğu damarlarda yüksekliği 1 metreyi bulmayan üretim bölgesinde kendilerini görüntüleyen Anadolu Ajansı (AA) muhabirleriyle birlikte sürünerek ulaşan madenciler, en ufak bir ihmalin kendilerinin ve arkadaşlarının canına mal olabileceği bilinciyle işlerine koyuluyorlar.
İşçilerin bir kısmı kömür kazılan alanlarda oluşan boşlukların çökmemesi için uzunlukları 4-5 metreyi bulan maden direklerini baltayla keserek tahkimat yaparken, madencilerin bir kısmı da genellikle sürünerek ulaşabildikleri dar kesitlerde kazmanın yanı sıra havayla çalışan kömür kazıcılarla üretim yapıyorlar.
Mesaileri süresince 1 metreden alçak alanlarda kazdıkları kömürü küreklerle konveyöre (yük taşınan band) aktaran işçiler, ramazan ayında iftarlarını ve sahurlarını, diğer günlerde de yemeklerini kömürden kararmış elleri ve yüzleriyle yerin metrelerce altında birlikte yiyorlar.
Madencilerin kazılarıyla ocak içinde biriken ve konveyörle daha yüksek kodlardaki galerilere taşınan kömürün, burada vagonlara boşaltılmasının ardından yer üstüne yolculuğu başlıyor.
Yüzlerce maden ocağının oluşturduğu yer altı şehirlerinde 160 yılı aşkın süredir kömür kazan madenciler, kendilerini bekleyen riskler nedeniyle sevdikleriyle vedalaşarak girdikleri ocaktan ´´geçmiş olsun´´ denilerek çıkıyorlar.
Yaklaşık 4 bin madencinin hayatını kaybettiği kömür ocaklarında göçük, grizu patlaması, gaz zehirlenmesi, taş düşmesi gibi yüzlerce tehlike madencileri beklemesine rağmen bölgede en çok istihdam maden sektöründe sağlanıyor.

-MADENCİYİ BEKLEYEN TEHLİKELER-

Maden ocaklarında meydana gelebilen göçük ve grizu patlamasının yanı sıra taş düşmesi, karbonmonoksit zehirlenmesi, metan gazı ve karbondioksit boğulması gibi kazalarda çok sayıda madenci yaşamını yitirebiliyor.
Saptanabilen en eski ölümlü iş kazası 1875´de Ahmet Ağa adlı kişinin ölümüyle sonuçlanan havzada, jeolojik devirlerde kömür oluşumu sırasında meydana gelen, havayla yüzde 4-15 oranında karışmasıyla da patlama riski bulunan metan gazının infilakı büyük acılara neden oluyor.
Ortamın genişliğine göre sıcaklığın 1850-2650 santigrat dereceye ulaşabildiği patlamaya yol açabilen metan, oksijen oranını yüzde 12´nin altına düşürecek kadar yoğunsa boğucu özellik de gösteriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2003 yılında açılışı yapılan ve 1875´ten itibaren, Zonguldak´ta taş kömürü üretimi sırasında hayatını kaybeden madencilerin isimlerinin ölüm tarihlerine göre yer aldığı Zonguldak Havzası Maden Şehitleri Anıtı, kömür üretiminin yol açtığı acıların sonuçlarını yansıtıyor.

-OCAĞA DUA EDEREK GİRİYORLAR-

Madencilerden Vedat Karatülü, yerin yaklaşık 150 metre altında yaptığı açıklamada, maden ocağında yaklaşık 1 aydır çalıştığını belirterek, şunları kaydetti:
´´Saat 16.00´da başlayan mesai için Gökçebey ilçesindeki evimden 13.30´da çıkıyorum. Mesleğimiz tehlikeli olduğundan ailemle her seferinde vedalaşıyoruz. Yer üstünde malzeme yükleme işimizi tamamladıktan sonra nereye tertip edildiğimiz söyleniyor. Ocağa girerken kazasız çalışma dileğiyle dua ediyorum. Ustamız kömürü kazıyor, biz de kürekle konveyöre yüklüyoruz. Her türlü zorluğuna rağmen ekmek parası için madenlerde çalışıyoruz.´´
İbrahim Karabacaklı, madencilerin ocakta çalışırken dikkatli olması gerektiğini ifade ederek ´´Ayağa kalkamayacak yerde çalışmaya alıştık. Bize zor gelmiyor. Yeri geliyor daha dar alanlarda bile kömür kazıyoruz. Üretimin ardından açılan alanların ise ağaç direklerle tahkimatını yapıyoruz´´ dedi.
Ahmet Karabacaklı, babasının ve dedesinin de madenci olduğunu, kendisini de bu mesleği seçtiğini vurgulayarak 1997´den beri yerin altında çalıştığını söyledi.
Ufak tefek kazalar dışında tehlike geçirmediğini anlatan Karabacaklı, ufak yaralanmalarda bile insanın ocaktan çıkamayacağı düşüncesine kapıldığını ve korku yaşadığını kaydetti.
Mücahit Kapıcı, 3 yıldır kömür ocağında çalıştığını, madenciliği sevdiğini ancak zaman zaman tedirginlik duyuğunu belirterek, ´´Her zaman tedbirli olmak gerekiyor. Kazdığımız kömürleri makinelere yüklüyoruz. İşimize ara verdiğimizde mesai arkadaşlarımızla zeytin, domates, ekmek ve peynir gibi yiyecekleri hep birlikte yiyoruz´´ dedi.
Bahattin Tülübaş da madenciğe alıştıklarını, kendilerine işin zor gelmediğini, mesai bitiminde ocaktan kazasız çıkmanın sevincini duyduklarını bildirdi.

-KÖMÜRE TALEP ARTIYOR-

1802´de İskoçların ilk buharlı gemiyi sefere çıkarmasıyla insanoğlunun ilgisini çekmeye başlayan taş kömürüne, demir-çelik sanayinin vazgeçilmez girdisi olması nedeniyle her geçen gün talep artıyor.
Bölgede 1848´den itibaren uzun yıllar İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından üretilen ve günümüzde özellikle Çin Halk Cumhuriyeti´nin ve Hindistan´ın etkisiyle dünya piyasalarında tonu 215 dolara kadar yükselen taş kömürü üretimin arttırmak en önemli hedefler arasında yer alıyor.
Hazineihassa idaresi dönemi olarak bilinen 1848-1865´de yabancı ve yerli yatırımcıların kontrolü altında 5 yılda 40 bin ton üretim gerçekleştirilen havzada, TTK ve özel sektörler birlikte ancak 3 milyon tona yakın üretim yapılabiliyor.
1865´den 1935´e kadar özel işletmelerin hakim olduğu 70 yıllık dönemde kömür işletmeciliği yapan 83 firmanın, 123 ayrı ocaktan 35 milyon 536 bin 835 ton kömür ürettiği havzada, devletleştirmenin başlamasıyla artan üretimin, özel söktürün de katkısıyla sürdürülmesi amaçlanıyor.
TTK Genel Müdürü Burhan İnan, yaptığı açıklamada, Türkiye´nin yıllık 20 milyon ton taş kömürü ithalatının olduğunu, buna da 3 milyar dolar döviz ödendiğini söyledi.
Kurumun üretiminin attırmasının yanı sıra 28 özel sektör firmasının da desteklenmesi gerektiğini anlatan İnan, şunları kaydetti:
´´Çin´in yanı sıra Hindistan çok büyük tüketici olarak piyasaya girdi. Japonya da termik santrallere önem vermeye başladı. Bu da kömürün uluslararası piyasadaki değerini sürekli arttırıyor. Bundan dolayı ne kadar fazla üretebilirsek ülkemizin yararınadır. Ancak, kömür üretimi yapılırken iş kazalarının da en aza indirilmesi önemli. Amasra, Karadon, Üzülmez, Armutçuk ve Kozlu müessese müdürlüklerimizin kuyu başından kömür üretim bölgesine kadar işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda bütün eksikleri tespit edilmesine yönelik çalışma başlattık. Kısa ve uzun vadede yapılması gerekenleri hayata geçireceğiz. Özel sektörden de aynı duyarlılığı bekliyoruz. Hedefimiz sıfır ölümlü iş kazasıdır.´´
Editör: Pusula Gazetesi