AK Parti Bartın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Yılmaz Tunç, MHP&8217;nin karşılıksız çek sorununun nedenlerinin ortaya konulması, ekonomiye verdiği zararın tespiti, çek borçlarını ödeyemeyen ve çek alacaklarını tahsil edemeyenlerin içine düştükleri mağduriyetlerin araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için verdiği önergenin aleyhinde konuşma yaptı. Anayasa´nın 98 ve İç Tüzük´ün 104 ve 105´inci maddeleri gereğince meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin grup önerisinin aleyhinde söz alarak partisi adına konuşma yapan Tunç, karşılıksız çek davalarının AK Parti iktidarından önce daha fazla olduğunu söyledi. Milletvekili Tunç, &8220;Dünyada kriz yokken ülkemize 2001 ekonomik krizini yaşatanların döneminde karşılıksız çek ve senetlerin avukatlık bürolarına ve icra dairelerine yağmur gibi yağdığını unutmadık dedi.



Çek yasası değiştirildi


Bankacılık alanında yeni düzenlemeler getirildiğini ifade eden Tunç; &8220;AK Parti İktidarına kadar, 1985 yılında çıkarılan, 18 maddeden oluşan, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükteydi. 26 Şubat 2003 tarihli ve 4814 sayılı kanunla, bu kanunda köklü ve etkisi geniş düzenlemeler yapılmıştı. 4814 sayılı kanunla, 3167 sayılı kanunun 17´nci maddesi yeniden kaleme alınmıştı. Bankaların sorumluluğu, çek defterlerinin bastırılması, ibraz ve ödeme, hesaben tesviye, ihtar, düzeltme hakkı, bankanın sorumlu olduğu tutar, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasınca ilan edilecek hususlar, tebligat adresi ve cezalara ilişkin hükümler, eskisinden farklı bir şekilde yeniden düzene bağlanmıştı. Çağdaş ceza hukukunda ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve çeşitlenmesi sonucu bu ilişkilerden doğan ve netice itibarıyla cezai müeyyideyi gerektiren eylemlere hürriyeti bağlayıcı cezanın başvurulacak en son çare olarak öngörülmesi &8216;ekonomik suça ekonomik ceza&8217; ilkesinin doğmasına yol açmıştır&8221; diye konuştu.


Düzenleme iktidarımızda yapıldı


Milletvekili Tunç; &8220;Bu nedenle, 4814 sayılı kanunla değiştirilen 3167 sayılı kanunun 16´ncı maddesinde, keşide edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde bu suçu ilk defa işleyenler için çek bedeli tutarı kadar nispi para cezası verilmesi düzenlenmişti. Böylece, ekonomik kriz, hata, unutma ve benzeri nedenlerle bu suçu ilk defa işleyenler en azından hapis tehdidinden uzak tutulmuştu. Ancak, çeke olan güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin artırılması bakımından bu suçtan mükerrerler hakkında hapis cezası verilmesi ayrıca hükme bağlanmıştı. Bu düzenleme yapılırken fiilin sahtecilik veya dolandırıcılık gibi suçlarla ilgili boyutu da saklı tutulmuştu. 5941 sayılı yeni Çek Kanunu ile de 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun yürürlükten kaldırılarak çeklerle ilgili yeni düzenlemeler yapıldı&8221; şeklinde konuştu.


Önemli değişiklikler yapıldı


Düzenlemede önemli değişikliklere yer verildiğini belirten Milletvekili Tunç; &8220;Alacaklı ve borçlu belli bir ödeme takvimi ve miktarında anlaştığı takdirde karşılıksız çek nedeniyle verilen hapis cezasının erteleneceği yönünde önemli bir değişiklik yapılmıştır. Yasayla, haklarında soruşturma ve kovuşturma başlatılan ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olanların alacaklıyla borçların ödenmesi konusunda anlaşmaya varmaları hâlinde tahliye edileceği yönünde önemli bir imkân getirilmişti. Yine alacaklıyla borçlunun anlaşamaması durumunda da çekten mahkûm olanların serbest kalması için borcunu belirli vadelerle ödeyeceğine ilişkin taahhütnameyi cumhuriyet savcılığına veya mahkemeye verdiği takdirde anlaşma aranmaksızın tahliye imkânı getirilmiştir. Borcunu ödeyeceğine dair taahhütname vererek serbest kalan kişi borcunu yine ödemezse ancak o zaman hapis cezasının söz konusu olabileceği yönünde hem alacaklı lehine hem de borçlu lehine olabilecek bir düzenleme Genel Kurulda kabul edilerek yürürlüğe girmiş ve bu yasadan faydalanarak tahliye olan borçlular borçlarını ödeme imkânına kavuşmuştu. Alacaklılar da alacaklarına kavuşma imkânı elde etmişlerdir&8221; ifadesini kullandı.


Eleştirilere katılmak mümkün değil


Milletvekili Tunç şöyle devam etti: &8220;Karşılıksız çek davalarının AK Parti İktidarında arttığı yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değildir. Yıllar itibarıyla karşılıksız çek davalarına ve mahkûmiyet sayılarına baktığımızda, rakamların, karşılıksız çek davalarının, işlem sayısındaki artış ve ekonomideki büyümeye karşın, AK Partili yıllarda önceki yıllara nazaran daha az olduğu görülmektedir. AK Parti öncesi döneme bir baktığımızda, 1999 yılında 320 bin dava açılmış, 2000 yılında 262 bin dava açılmış, 2001 yılında 307 bin dava açılmış, 2002´de 177.900 dava açılmış. Dört yıllık süre içerisinde açılan dava sayısı ise toplam 1 milyon 68 bin 222. AK Partili yıllara baktığımızda, 2003´te 131 bin, 2004´te 123 bin, 2005´te 97 bin, 2006´da 115 bin, 2007´de 142 bin, 2008´de 160 bin, 2009´da 240 bin dava açılmıştır. Toplamda, baktığımızda, Milliyetçi Hareket Partisi, DSP, ANAP koalisyon hükümeti döneminde, dört yılda 1 milyon 68 bin 222 dava açılmış. Dört yılda 1 milyondan fazla dava açılmış o dönemde. 2002´den 2009 yılına kadar olan (neredeyse bu sürenin 2 katından fazla olan) dönemde toplamda 1 milyon 9 bin, yani üç buçuk yıllık, dört yıllık sürenin daha da altında bir dava açılmış son 7 yılda.


Henüz 2 yıllık süre dolmadı


Dünyada kriz yokken o dönemde iktidarda olanların çıkardığı 2001 krizinde, 307.381 adet çek davası açıldığını belirten Tunç sözlerini şöyle sürdürdü: &8220;O dönemde avukatlık yapıyorduk. Burada meslektaşlarım da var. Karşılıksız çekler, senetler 2001 krizinde yağmur gibi yağmıştı ama maalesef fabrikalar battığı için, kapandığı için, kapılarına kilit vurulduğu için bu çek ve senetler tahsil edilmemişti. Dünyada küresel krizin başladığı 2008 yılında 160 bin adet karşılıksız çek davası açılmış. Dünyada küresel kriz yok, 2001´de Türkiye´de açılan çek davası 307 bin; küresel kriz var, 160 bine düşüyor. 2009 yılında açılan dava sayısı da 2001´dekinden daha azdır. Bu rakamlar bile ülkemizin AK Parti iktidarından önce nasıl bir yönetime sahip olduğunu bizlere hatırlatmaktadır. 20 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı kanunla borçlulara verilen iki yıllık süre henüz dolmadan böyle bir araştırma önergesinin verilmesi doğru değil. Araştırma önergesinin bugünkü gündeme alınmasını istemek, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını aksatmaya yönelik bir tutumdur.

Editör: Pusula Gazetesi