Zonguldak Barasu Başkanlığı tarafindan '5 Nisan Avukatlar Günü' sebebiyle Valilik önünde Atatürk Anıtına çelenk sunuldu. Atatürk'e saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasından ardından günün anlam ve önemini belirten konuşma yapan Zonguldak Barolar Birligi Başkan yardımcısı Türker Kapkaç şunları soyledi:

"Saygıdeğer meslektaşlarım, basının değerli temsilcileri, avukatlar gününü kutladığımız bugün de hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Öncelikle tüm şehitlerimize ve ebediyete intikal eden hukukçu meslektaşlarımıza Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum. Sözlerimi büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleri ile sürdürmek istiyorum:

"İSTİKLAL, İSTİKBAL, HÜRRİYET VE HER ŞEY ADALETLE KAİMDİR".

Sevgili Meslektaşlarım, Biz adalete erişimin olmazsa olmazı, adalet mekanizmasının asli ve kurucu unsuruyuz. Bu görevimiz 1136 Sy.lı av.k.1.md.sinde vurgulanmaktadır. Bu maddeye göre : "Avukatlık kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder. Avukatlık K.76. maddesi mesleğimize ve meslektaşlarımıza insan haklarının, hak ve özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün korunup geliştirilmesi görevini vermiştir. Bu görevin yasayla verildiği tek meslek Avukatlık mesleğidir. Kaldı ki bu görevin icrasında BM Avukatların Rolüne Dair Temel Prensiplerinin (Havana Kuralları) 16.maddesinde "...Hükümetler avukatların, hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini sağlamakla görevlidir.Biz avukatlar bu görevlerin ifasında hükümetlere rahatsızlık veriyor olabiliriz. Ne var ki çoğunluğun ideolojisi ve siyaset eliyle susturulamayız. SİYASET HERGÜN YARGIYI, SAVUNMAYI KONUŞURKEN; BİZİM ise SİYASETİ, yasal görevimiz içinde olan bu konuları KONUŞMAMAMIZ KABUL EDİLEMEZ.

"SAVUNMANIN ŞEKLEN VAR OLDUĞU BİR YARGIYI ASLA KABUL EDEMEYİZ"

Yargı bağımsızlığının en önemli unsurlarından birisi, bağımsız savunmadır. Savunma hakkının kısıtlandığı ve baskı altına alındığı bir yargının, bağımsız olduğundan söz edilemez. Rejimi ne olursa olsun, bütün devletlerde uyuşmazlıkları çözmek üzere kurulmuş mahkemeler vardır. Fakat; sadece demokratik hukuk devletlerinde, etkin ve yargının kurucu unsuru niteliğini taşıyan bağımsız savunmadan söz edilebilir. Etkin ve bağımsız savunmanın olmadığı rejimlerde, tarafsız ve bağımsız mahkemelerden de bahsetmek mümkün değildir. Bu bağlamda, savunma görevini üstlenen meslektaşlarımızın yargılamaya konu suç ve şüphelilerle özdeşleştirilmeden, savunma görevini özgürce yapmaları, her türlü tehdit, baskı ve saldırılardan korunması, gerçek anlamda adaletin ortaya çıkması için vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Bu nedenle; soruşturma ve kovuşturmalarda avukatları zayıf düşürecek, savunma görevinde endişeye sevk edecek ve savunma görevinin gereği gibi yerine getirilmesine engel olacak hukuka aykırı uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir. Geride bıraktığımız yıllar, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlenmesi bir yana, güçlendirecek ilkeler terk edilmiştir. Geçtiğimiz yıllar hak ihlallerinin doruğa ulaştığı OHAL süreci -KHK'lar - liyakatin kadrolaşma uğruna terk edildiği yıllar olarak anılacaktır.

Başta anayasa mahkemesi olmak üzere sulh ceza hakimlikleri ve uygulamaları unutulmaz adaletsizlik ve hak ihlalleri barındırmaktadır. Kanunilik-masumiyet ilkeleri ve Kadrolaşma uğruna "liyakat" terk edilmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin korunması ve güvence altına alınmasını öngören hukuk devletinin, en önemli kurumlarından birisi de, "adil yargılanma hakkı"dır. Bu hakkın uygulanması, korunması, geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, bağımsız mahkemelerin, tarafsız ve donanımlı yargıçların, insan haklarına saygılı, sanığın aleyhine olduğu kadar, lehine olan delilleri de toplamak suretiyle gerçeğin ortaya çıkmasına, adaletin gerçekleşmesine katkı yapacak bilgili, cesur ve sorumlu savcıların ve yine; aynı niteliklere sahip ve aynı zamanda bağımsız avukatların varlığına bağlıdır. Bu gerçeklere rağmen 1.5 - 2 aydır birliğimiz olan Türkiye Barolar Birliği'nin isminin önünden "Türkiye" ibaresinin kaldırılması ve illerde farklı baro oluşumlarının önünün açılması ile ilgili tartışmalarda gündemimizde oldu. Bu girişim bölünmüş, parçalanmış, etnik kimliklere ve inançlara dayalı baroların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Türkiye Barolar Birliği'ni ve savunma örgütlerini itibarsızlaştıracak bu girişimden hukukun ve hukuk devletinin büyük zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır. Birilerinin meslek örgütlerimizce dile getirilen eleştiri ve farklı görüşlerin, hepimizin daha güzel bir ülkede yaşamasını amaçladığını idrak etmesi gerekiyor. Çünkü, hepimiz aynı gemideyiz. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız. İktidarların ,hükümetlerin AVUKATLARA HEP UZAK durmaları kurucu unsur olduğumuzu göz ardı etmeleri devlet felsefesi ve pratiğini değiştirmez. Biz avukatlar ve meslek örgütümüz olan barolar, bu kavramların değerini ve sorumluluğunu bilerek, hukukun üstünlüğü ve demokrasi mücadelemizi azimle ve kararlılıkla sürdürüyor ve sürdürmeye de devam edeceğiz.

Bugün toplumun yargıya ve adalete karşı zaten çok düşük olan güveni, iyice azalmıştır. Yargıç ve Savcıların %85 i 2002 den buyana atanmıştır. Bu teşkilatın 1/3 ihraç edilmiş, 4500 ü tutukludur. Kaldı ki halen ciddi miktarda kripto fetöcü olduğu şüphesi de mevcuttur.Yargı görevi yapan ve adaleti yerine getirmekle görevli mahkemelerin, yani yargının, her türlü otoriteden, her türlü güç odağından bağımsız olmadığı, tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde görevini yapamadığı bir düzende, ne bireyin güvenliği ve özgürlüğünden ne de toplumsal barıştan söz edilemez. Yargı, diğer erklerden bağımsız olması gerektiği gibi, ayrıca; her türlü ideolojik, politik düşünce ve inançsal eğilimlerden de bağımsız olmalıdır. Bu amaca ulaşmak, ancak ve ancak bağımsız ve tarafsız yargının etkin hale getirilmesiyle mümkün olabilir. Demokratik hukuk devletinde, bireyin ve toplumun en temel güvencesi, bağımsız ve tarafsız yargıdır. Türkiye'de Cumhuriyet tarihi boyunca yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hep sorun olmuştur.

Sevgili meslektaşlarım, Yurttaşlar adalete erişmeyi ve hak arama özgürlüğünü avukat eliyle sağlamaktadırlar. Bu sebepledir ki; avukatlık mesleğini yüceltmenin insan hak ve özgürlükleri eşiğini de yükseltmek anlamına geldiği hepimizin ortak kabulüdür. Hukuki ve mesleki sorunların çözümünde, meslek ilkelerinden taviz vermeyen, devamlı mesleğin ve meslektaşın yanında yer alan, toplumda saygınlığı benimsenmiş, kimden gelirse gelsin her türlü saldırı, haksızlık ve adaletsizlik karşısında susmayan bir meslek için, birlikte çalışmaya ve gayret sarf etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Özgürlük, adalet, hukuk, demokrasi, barış herkes için önemlidir. Ancak; biz avukatlar için bu kavramlar çok daha değerli ve önemlidir. Bu mücadelelerimiz memlekette neleri değiştirmiştir. Sıkı yönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemelerinin kaldırılması, işkencenin kaldırılışı, Polis şefkatinden hakim insafından değil bizim direncimizden kaynaklanmıştır. Hakkın kuvvetten üstün olduğu tartışılamaz. Fetö mücadelesinde siyasi ayak operasyonunun yapılmaması yapılmayacağı anlamına gelmez. Esasen bu kadar önemli olan bu görev, tarif ve yerinin baroların ve savunmanın statüsü anayasanın yargı bölümü içindeki maddelerde maalesef yer almamaktadır. Eksikliğin en büyüğü de maalesef budur. Zonguldak Barosu olarak, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, hak arama hürriyetinin teminatı olan savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılması, insan hakları ve demokrasinin gelişmesi için, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da çalışmalarımızı artıracağız. Mücadeleye yılmadan, eğilmeden, bükülmeden, korkmadan devam edeceğiz. Biz avukatlar Türkiye sevdalısı onurlu bir mesleğin mensuplarıyız onurlu mücadelemizi bizler hissettiğimiz gibi değerli meslektaşlarım topluma da hissettirmeliyiz. Meslektaşlarımızın yargının daha bağımsız olduğu, savunma hakkının önündeki engellerin ve her türlü baskının ortadan kalktığı nice 5 nisanlarda yeniden bir arada olmak dilek ve temennisiyle hepinize saygılarımı sunuyorum."

Editör: Pusula Gazetesi