İlk olarak Aralık 2019'da Çin'in Hubei eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle dünya genelinde 1 milyon 495 binden fazla insan hayatını kaybederken, 65 milyona yakın insan ölümcül salgına yakalandı. Koronavirüse karşı aşı geliştirme çalışmalarında mutlu sona yaklaşılırken, salgının ne zaman sona ereceği merak konusu oldu.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, Aylık Siyaset, Toplum ve Ekonomi Dergisi Kriter için kaleme aldığı "Kovid-19 Pandemisi: Mevcut Seyir ve Beklentiler" başlıklı yazıda bu konuya değindi.

"2022'NİN İLK AYLARINA KADAR DEVAM EDECEK"

Salgının 2021 içinde devam edeceği görüşünün ağır basmakta olduğunu belirten Öztürk, "Hatta 2022'nin ilk aylarında da etkisini sürdürebileceği düşünülmektedir. Bunu dikkate alarak, tanı, önleme, korunma ve tedavi hizmetlerini bütünleşik şekilde yönetmeyi gerektiren salgınla ilgili mücadeleye, veriye dayalı ortak akılla alınan kararlarla devam etmek zorundayız" ifadelerini kullandı.

YAZ AYLARI VAKALARIN ARTMASINDA ÖNEMLİ ETKEN

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, makalesinde şu ifadeleri kullandı:

"Yaz aylarında Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu'daki iller başta olmak üzere pek çok ilimizde anlamlı vaka artışları olmuştur. Vaka artışları giderek devam etmiş ekimde ikinci haftadan sonra artışlar daha da hızlanmıştır. Bugün itibariyle ülkemizdeki günlük vaka sayıları 30 bin civarına ulaşmış olup günde 170-180 Kovid-19 ilişkili vefat görülmektedir.

Bazı hastalarda 2-3 ay sonra yeniden enfeksiyon (reinfeksiyon) gelişebilmesi ve hastalığı geçirenlerin bir kısmında uzun süreli değişik rahatsızlıkların (halsizlik, öksürük, eklem ağrısı, göğüs ağrısı, kas veya baş ağrısı, tat ve koku kaybı, hafıza, konsantrasyon, uyku sorunları, deri döküntüsü, saç dökülmesi, çarpıntı vd.) devam etmesi (uzamış Kovid-19) hastalığın önemini daha da artırmış durumdadır.

Değişik dünya ülkelerinde son 3-4 ay içinde vakaların giderek artması nedeniyle yeniden tedbirler alınmaya başlamıştır. Ekimin ilk haftalarından itibaren Avrupa ülkelerinin çoğunda tam kapanma olmasa da hareket ve toplanmayı azaltıcı tedbirler alınmış, sokağa çıkmada bazı kısıtlamalar getirilmiş, restoran, kafe, eğlence yerleri ve değişik iş alanlarında kapanma tedbirleri alınmış bazı ülkelerde hareketi kısıtlayıcı takip edilebilen önlemler alınmıştır.

SALGIN NE KADAR SÜRECEK?

Salgının 2021'de devam edeceği görüşü ağır basmakta, hatta 2022'nin ilk aylarında da etkisini sürdürebileceği düşünülmektedir. Bunu dikkate alarak, tanı, önleme, korunma ve tedavi hizmetlerini bütünleşik şekilde yönetmeyi gerektiren salgınla ilgili mücadeleye, veriye dayalı ortak akılla alınan kararlarla devam etmek zorundayız. Sağlık hizmeti dışında salgından etkilenen tüm kesimlerin mağduriyetlerini giderici ekonomik ve diğer sosyal tedbirler de birlikte ele alınmalıdır.

Değişik iletişim vasıtaları kullanılarak yapılan çalışmalara ve alınan önlemlere rağmen, kişi, toplum ve kurum düzeyinde uyulması gereken önlemlere yeterince uyum sağlandığı söylenemez. Büyük bir gayretle hazırlanmış, kapsamlı 'Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi'nde belirlenen kurallara uyum sağlanabilseydi vaka artışları kontrollü bir düzeyin üzerine çıkamazdı. Nitekim kurallara uyumun yüksek olduğu Japonya'da kapanma ve geniş boyutlu yasaklar olmamasına rağmen pek çok dünya ülkesinde göre daha az vaka ve ölümün kaydedilmesi, belirlenmiş önlemlere uymanın ne kadar etkili olabileceğini göstermektedir.

Yeni normal, kontrollü sosyal yaşam döneminde olduğumuz, kişi, toplum ve kurumlar düzeyinde hassasiyetle dikkate alınmalıdır. Bu dönemde kapalı, kalabalık ve havalandırması iyi olmayan ortamlara girmemek, kişisel tedbirlere (maske, mesafe, el hijyeni) özenle uymak hayati öneme sahiptir. Her kurum, kuruluş ve işletme için alınması gereken tedbirlerin ayrıntılı olarak belirlenmiş olduğu 'Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi' konusunda toplumda ve kurumlarda farkındalık oluşturulmalı ve kurumlarda rehberdeki ilkelere uyum durumu takip edilmelidir.

Devletçe alınan tüm tedbirlere gönüllü katılımla uyulmalı, salgının önlenmesine herkes tarafından destek verilmelidir. Sağlık sistemi üzerindeki aşırı yük bir an önce azaltılmalı, hem sağlık çalışanları hem de kurumların yükü hafifletilmelidir. Unutulmamalıdır ki, her sistemin bir kapasitesi, her çalışanın bir dayanma gücü vardır."